26 Şubat 2014 Çarşamba

Dünya Ağrısı

Dünya Ağrısı, Ayfer Tunç tarafından yazılmıştır.http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Can Yayınları, Roman, 9789750719288, 331 Sayfa, Ocak/2014


Kitabın 248. ve 249. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Pek çok şeyden acı duyuyor.
Oysa acı duymamak için hayatını bu hale getirmişti. Cumhur'u ve günahını bu yüzden hafızasının dehlizlerine gömmüştü.
Hayatın bir anlamı yoktur ama yaşamak hayata bir anlam verme uğraşıdır. Anlamın tasarlandığı kadar anlamlı olması da şart değildir diye düşünüyor şimdi. Son nefesinde söyleyecek bir sözün olsun yeter, iyi bir hayatım oldu de veya şu kahpe dünyada bunca yıl yaşadım
bir iyi gün görmedim.
Kaosun eşiğinde bir şehirde yaşarken, üstelik anlam tahsil ederken, hayatına önünde sonunda, yarım veya tam bir anlam verecekti, annesi çağırmasaydı. Geri dönmek zorunda kalmasının bedelini en yakınmdakilere ödetmiş olmasının acısını otelin hep aynı köşesinden Delidağ'a bakarak, akşamlan hep aynı şekilde içerek unutacağını, böylece ruhunun kabuğunun kalınlaşacağını, bir süre sonra acıyı hissedemez hale geleceğini sanmıştı, yanılmış.
Şimdi İnsanın acıyı taşıma kapasitesinin sonsuz olduğunu düşünüyor. İnsan ezilinceye, ezilip incecik bir tabaka kâğıt haline gelinceye, hatta yok oluncaya kadar acıyı taşıyabiliyor.
Hastalandığı için babasını, dön dediği için annesini,onlar için döndüğü halde evlenip giden, böylece büyük fedakârlığını hiç haline getiren kız kardeşlerini affedemiyor. Doğdukları ve benliğinde koparamayacağı bir bağ yarattıkları için çocuklarına öfkeleniyor. Şükran'a daha çok öfkeleniyor, hayatın yükünü tamamen ona bıraktığı halde, tek direnişi uykusunda ah diye inleyerek kolunu düşürmek olduğu için. Ama adı üstünde, Şükran o, tüten sobanın başında aldığı nefese bile şükreden Şükran.
Günahımı Madenci'ye anlatabilirdim diye düşünüyor, bir tek ona anlatabilirdim. Çünkü ağızda hapsolmuş kelimelerle, ağızdan çıkmış kelimeler arasında fark var. Gömdüğü günahından doğan her kelimenin ağızdan çıktıkça kelebeğe dönüştüğünü hayal ediyor, başının çevresinde bu kelimelerden yüzlerce kelebeğin uçuştuğunu.
Bazen Şükran'a anlattığını hayal ediyor. Ama ağzından çıkan her bir kelebek Şükran'ın yüzüne konunca kurtçuklaşıyor, binlerce kurtçuğa dönüşüyor. Şükran'ın gözkapaklarına saldırıyorlar, gözlerini yemeye başlıyorlar, bitirinceye kadar durmuyorlar, sonra yanaklarını, burnunu, dudaklarını kemiriyorlar. Birkaç saniye içinde Şükran'ın iyicil, sevecen yüzü kurukafa haline geliyor, göz boşlukları kapkara artık ve dişleri ortaya çıkmış, ısırgan, uzamış, sararmış dişler haline gelmiş.
Madenci gibi o da hayal kurma yeteneğini çoktan kaybetti.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder