4 Eylül 2014 Perşembe

Babalar Ve Oğullar

Babalar Ve Oğullar, İvan Sergeyeviç tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Roman, 9786051417240, 280 Sayfa, Eylül/2014
Kitabın 98. ve 99. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Birkaç gün sonra verildi valinin balosu. Matvei îlyiç gerçekten günün kahramanı idi. Soylular başı, valiye saygısından geldiğini söylüyordu herkese; vali ise, balo tam hızını aldığı, kendisi de kıpırdamadan bir yanda durduğu zaman bile buyruklar vermeyi unutmuyordu. Matvei İlyiç'in tatlı davranışları, büyüklük tas-layışı ile dengeliydi. Herkese tatlı bir söz bulup söylüyordu... kimine tiksintisini katıp, kimine saygısını belirterek. Nazikti, un vrai chevalier français idi; bütün hanımlara, yüksek bir memura yakışır, gürültülü kahkahalar patlatıyordu boyuna, kimsenin katılmadığı. Arkadiy'nin sırtına vurdu ve yüksek sesle, "Genç yeğenim," dedi ona; eski bir frak giymiş olan Bazarov'a dalgın, fakat yukardan bir bakışla iltifat etti geçer ayak ve ancak "ben," "pek çok" gibi birkaç sözcükten başkası duyulmayan belli belirsiz fakat dostça birtakım sözler mırıldandı; Sitnikov'a parmağını uzatarak gülümsedi... ama o sırada başka birini selamlamak üzere başını çevirmişti bile. Baloya, giysisinin altına krinolin takmadan ve kirli eldivenlerle, saçlarının arasında bir cennet kuşu ile gelmiş olan Bayan Kukşinaya bir "enchante lütfetti. Çok kalabalık vardı, dans edenler de az değildi; siviller duvar dibinde birbirlerine sokulmuş duruyorlardı, ama subaylar durmadan dans ediyorlardı, hele bunlardan altı hafta kaldığı Paris'te "zut," "ah fichtre," "pst,pst, mon bibi"gibi,birtakım bayağı ünlemler öğrenmiş olan biri durmak bilmiyordu. Bu sözleri gerçek bir Parisli gibi chic söylüyor, fakat "si i'avais" yerine "si j'urais"ve "muhakkak" yerine de "abso-lument sözcüklerini kullanıyordu. Fransızların, dillerini melekler gibi -comme des anges- konuştuğumuza bizi inandırmak gereğini duymadıkları zaman alay ettikleri o eski Rusça-Fransızca karışımı, anlaşılmaz dili yeğliyordu.
Daha önce bildiğimiz gibi, Arkadiy kötü dans ediyordu, Bazarov ise hiç kalkmıyordu dansa: ikisi bir köşeye çekilmişlerdi, Sitnikov da geldi yanlarına. Alaycı bir yüzle ve birbiri ardından iğneli sözler yumurtlayarak, küstah küstah çevresine bakıyor, tümden keyifli görünüyordu. Birden yüzü değişti, Arkadiy'ye dönerek, daha çok sıkıntılı bir sesle, "Bayan Odintsova geldi," dedi.
Arkadiy arkasına baktı ve uzun boylu, siyahlar giymiş bir kadının kapıda durduğunu gördü. Kadın, vakarlı hali ile onu çarpmıştı. Çıplak kolları süzülüyordu ince belinin üstünde; pırıl pırıl saçlarından yuvarlak omuzlarına ufak küpe çiçeği dalları sarkıyordu zarifçe. Hafif çıkık beyaz alnının altından parlak gözleri sakin -kaygılı değil, sakin- ve zeki bakıyordu ve belli belirsiz bir gülümseme seziliyordu dudaklarında. Yüzünde sevgi ve iyilik dolu bir güç işiyordu.
"Tanışıyor musunuz onunla?" diye sordu Arkadiy, Sitnikov'a.
"Çok iyi tanırım. Onunla tanıştırmamı ister misiniz?"
"Rica ederim... bu kadrilden sonra."
Bazarov'un gözleri de takılmıştı Bayan Odintsova ya.
"Ne çarpıcı şey o öyle," dedi. "Başka kadınlara hiç benzemiyor."
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder