Çıplak ve Yalnız
Çıplak ve Yalnız, özgün kalemlerden Hamdi Koç'un yeni romanı. http://kitapgalerisi.com'da %20 indirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla... | Doğan Kitap, Roman, 600 sayfa, 9786050916225, Ağustos 2013.
"Hamdi Koç'un altı yıldır üzerinde çalıştığı yeni romanı Çıplak ve Yalnız, amcasının ölümüyle doğduğu topraklara giden ve burada hem kendi hem de ülkenin geçmişiyle yüzleşen Mesut'un hikayesini anlatıyor. Bu roman için kendimi şunu demek zorunda hissediyorum: Her satırını okuyacağınız ve bitirdiğinizde kendinizi değişmiş bulacağınız ve resmi tarih denilen şeyin aslında bir savunma mekanizması olduğunu anlayacağınız bir roman bu." - Buket Aşçı, Vatan Kitap.


Çıplak ve Yalnız, sayfa 15:
Amcam ölmüş. İyi güzel ama amcam yok ki. Olsa ölsün. Ama yok. Yanlış bağlamışlardır herhalde. Santralde gece nöbeti tutan, uykusuzluktan başları dönmüş kızlar. Müdüre demiştim, laçka bir ortam! Bunların başına bir erkek vermek lazım efendim, münasip görürseniz. Erkek derken kendimi kastetmiştim. Çünkü içlerinde aradığım türden birkaç kız vardı: gözlerine ani cesur bakışlar gelen, nefesleri çabuk hızlanan, değince tüyleri ürperen kızlar. Kadro yok, demişti müdür. Kadro istemem, hayrına çalışırım, demek istemiş ama diyememiştim. Şimdi o kızlardan biri hata yapmıştı! Bunu müdüre söylemeli ve konunun ehemniyet arz ettiğini, hatta aciliyet kesbettiğini ifade etmeliydim.
Çıplak ve Yalnız, sayfa 30:
Allahşükür bu son sözü bana kısaca bakarak söyledi. Tepemizdeki küçük ışığın altında yüzü güven veriyordu. Sakin ve samimiydi. Yola çıktığımız andan beri yoldan korkmaya başlamıştım; konuşa konuşa aklımı meşgul etmeye çalıştığımı o sırada fark ettim. O güven ifadesini orada, dönüp bir an bana bakan yüzde gördükten sonra kendimi daha iyi hissettim. Yanımda bana yakın bir insan vardı ve ne yaptığını biliyordu. Artık daha sakin olmamak, daha az konuşmamak ya da daha akıllı konuşmamak için hiçbir engel yoktu. Yavaşça arkama yaslandım, ayaklarımı öne doğru uzattım. Yayla gibi arabaydı.
Çıplak ve Yalnız, sayfa 48:
İyi. Yine de bir bağ varmış. Taş gibi küslerdi ama ölüm taş maş dinlemiyor demek. Abim. Aklıma takılıp duracak. İkide bir duraksayıp duracağım, ağzım bir anda kupkuru olur, dilim hızla uyuşurken. Belki zamanla geçecek. Belki zamanla, yaşlandıkça daha fena olacak. İşte amcam. İşte ben. İnsan ölecekse önce kardeşi ölüyor. Kardeşi ölmüş adam. Tek kardeşi. Acayip bir yalnızlık türü. Ölümden önceki son yalnızlık. Sıram geliyor.
Çıplak ve Yalnız, sayfa 68:
Allahşükür'e alacak peşinde koşmadığı için şükranla baktım. Amcamım vârisi olarak bir de Ankaralarda rüşvetçi subay arayarak dolanmak istemezdim. Karım belki halledebilirdi ama onun nüfuzu benim nüfuzum sayılırdı ve nüfuzumu Allahşükür'ün selameti ya da amcamın şerefi için harcamaya değer mi diye önce bir bakmak lazımdı. Dolayısıyla sustum. Yerimde kaykıldım. Gözlerim yanıyordu. Ama geri dönme kararım aklıma geldi. Uyuyup kalmak, sonra gözümü kan ter içinde Ünye Devlet Hastanesi morgunun kapısında açmak istemezdim. Hah! diye acı acı güldüm içimden. Daha birkaç saat önce, Tanrım bu gördüklerim rüya olmasın diye uyumaya da uyanmaya da korkuyordum. Şimdi halime bak.
Bu alıntılar tanıtım amaçlı yapılmıştır.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder