5 Mart 2013 Salı

Aras Ören - Tuhaf Hikâyeler

# Aras Ören - Tuhaf Hikâyeler #

Tuhaf Bir Hikâye

Baygın, kendini önemseyen bakışlar, baştan çıkaran pozlar. Oynadıkları rolün dışında, kendilerini hayal ettikleri ifadelere bürünmüş yüzler. Kendilerinin olduklarına inanmış göstermelik yüzler. Özenle çekilmiş, rötuşlu, hayalleri ele veren, eski artist resimleri. Diener Birahanesi'nin duvarlarında. Geçmiş artistlerin geçmiş imgeleri.

Geç bir akşamüstü oradayım, tek başıma oturmuş biramı içiyorum, beklediğim birisi yok. Amacım kafayı çekmek de değil. Önünden geçiyordum, uzun zamandır buraya uğramamıştım. Birden işte, geçmişi hatırlamak merakı; burada geçirdiğim, kendimi hayatın içinde sandığım heyecanlı gençlik akşamlarım. Güzel ve kahırlı, şimdi uzaktaki. Onları. Ben de şimdi bu duvarlarda asılı fotoğraflardan biri gibiyim. Onlardan tek farkım, kendi geçmiş imgemi hatırlamaya çalışmak. Fotoğraflar ise, kendilerini hatırlayacak birilerini bekliyorlar. Sessiz, solgun ve sabırlı. Ama hiçbiri küskün değil. Hatta biraz da memnun. Bu sonsuz bekleyişlerinde kim bilir hangi beklentiler gizli.

                                              

"Tanışıyoruz, değil mi?"

Yakınlık dolu bir sesle sormuştu. Yüzüne dikkatle bakıyorum.

"Bilmem. Birden hatırlayamadım."

"Hatırlarsın, hatırlarsın, biraz düşün bakalım."

Hatırlamaya zorlanıp da hatırlayamamanın bilinen müşkül durumu.

"Yani... (Zaman durmadan kayıyor.) Hafızamın bir köşesinde bir resim var, ama..."

"Aması ne?"

"Yani, acaba o musunuz?"

"Hafızanda hangi resim olduğunu bilmem, ama ben seni tanıyorum..."

Sesi inandırıcı. Asıl kuşkularımı gideren, ama aynı zamanda tuhaf olan, bana "Sen" diye hitap etmesi. Oturduğum yerden başımı kaldırmış ona bakarken hafızamdaki uçuk resim de giderek netleşiyor, netleştikçe bana yaklaşıyor, artık şüphe yok.

"Öyleyse siz o resimsiniz... Evet, sizi hatırlıyorum."

Hafızada bu kadar netleşen bir resmi artık inkâr etmek imkânsız. Karşımda duruyor. Burada mı? Yoksa geçmiş bir zamanda mı? İşte bunu hâlâ çıkaramıyorum.

"Gene yalnız oturduğuna göre, pusuya yatmışsın, gözüne kestireceğin dişine dokunur bir av bekliyorsun, değil mi?"

"Bilmem ki..."

"İki kez tuzağına düştüm... İkisi de berbat hikâyelerdi."

Biramdan bir yudum alıyorum. Biraz dalgınım, yani dalgın gibi görünüyorum.

"Av zamanı çoktan geçti... Hikâye falan yok artık..."

Bu bir açıklama değil. Şimdi burada olmamın nedeni de değil. Başka ne diyebilirim?

"Sigara içilecek birahaneler azaldı, restoranları hiç sayma, mecburen geldim buraya..."

----

Aras Ören Tuhaf Hikâyeler, Edebiyat / Öykü, Mart 2013, Everest Yayınları.

Bu alıntı tanıtım amacıyla yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder