25 Mart 2013 Pazartesi

"Beyaz Tuval" Okuma parçası...

# "Beyaz Tuval" Okuma parçası... #

Benim valizim kaybolmadı, dedim.

İmkânı yok, diye karşılık verdi kurye. Bakın, işte burada yazıyor: 7 Ocak, TUI Hava Yolları Tel Aviv-Münih. Kayıp bildiriminde bulunmuşsunuz.

Böyle bir şey hatırlamıyordum. Kayıtlarda olmalı yahu bu, dedim, uçağa topu topu bir valiz verdim.

Kayıtlara bakmak onun işi değilmiş. O sadece bulunan bagajları teslim ediyormuş. Kural gereği böyle yapıyorlarmış, hatta bavulların bulunması haftalarca sürse bile. Bu arada bazı bavullar, dedi kurye, dünyanın yarısını dolaşıyor, çünkü yanlışlıkla başka uçaklara yükleniyorlar.

Her neyse diyerek güvence verdim: Bu valiz benim değil.

Saçma, diye azarladı kurye. Kızgınlığını anlayışla karşıladım, çünkü benim el yazımla yazılmışa benzeyen adres etiketini gösteriyordu bana.

Bagaja biraz alıcı gözle baktım. Siyah, tahminen suni deri, bronz rengi şifreli kilitlerle perçinli bir pilot çantası.

İyi hoş da kilitler kırılmış, dedim.

Evet, diye kabul etti kurye. Havayolu şirketi bunun için de müteessirmiş. Ama elden ne gelir, bu konuda kimseye iltimas geçilmezmiş. Gümrük idaresi ve sınır koruma biriminin kayıp diye bildirilmiş ve yeniden ortaya çıkmış bütün bagajları denetlemeleri gerekiyormuş. Bütün bunlar ekteki mektupta da açıklanıyormuş zaten. Bunu daha sonra okumalıymışım, çünkü şimdi bana her şeyi oturup izah etmeye yemin billah hiç zamanı yokmuş.

Ben sadece bir kuryeyim, biliyorsunuz, dedi, hatta bu kez belki bir parça umutsuzca. Eğer şikâyet etmek istiyorsanız, işte şuradaki numarayı arayın. Bana irsaliye başlığındaki 0180 ile başlayan bir telefon numarasını işaret ediyordu; ne var ki ben, valiz gibi bunu da teslim almak niyetinde değildim.

                                            

Bu yetmezmiş gibi şimdi de çocuklarım meraklanmışlardı. Açık daire kapısından göz ucuyla valize bakıyorlardı.

İçinde hediyeler mi var, baba?

Ne hediyesi?

Hani İsrail'de bizim için aldığın bir sürü hediye var ya, işte onlar!

Onları aldınız ya!

Ama baksana baba, valizde mutlaka daha çok hediye vardır. Ne güzel!

Evet çocuklar, aynen öyle, dedi kurye, valizin içi mutlaka sizin hediyelerle doludur, babanız bunu size söylemek istemedi, çünkü valiz kaybolmuştu. Ama biz onu bulduk, ben de onu buraya getirdim, hem de içindeki bütün hediyelerle beraber. Hiçbir eksik yok.

Biri bana daha önce kuryelerin bir valizden kurtulmak için olmadık, sinsice hilelere başvurmaya teşne olduklarından bahsetseydi, dünyada inanmazdım.

Oğlum zaptedilecek gibi değildi artık. Valizin etrafında hoplayıp zıplıyordu, birden dengesini yitirip arkaya devrildi ve heyecanla içerde keman çalan komşumuz Molina'nın kapısına sertçe çarptı. Güç dengesini mutlaka yeniden kurmalıydım, bakalım el mi yaman bey mi yaman, ben de bir hileye başvurdum.

İçeriye gidin, dedim çocuklara, annenize bir sorun bakalım, size bir tatlı daha verebilir mi?

İşe yaradı. Çocuklar bağrış çağrış ok gibi fırladılar. Ne var ki, bunun faydasını göremedim. Çünkü çocuklar gitti, ama saniye sekmeden José Molina, elinde keman, kapıyı açtı.

Herhalde kapıya vurduğumu sanmıştı. Gözlerinde o çamaşır makinesi-cumasından tanıdığım cana yakın pırıltıyı fark ettim. Bir bakışta durumu kavradı.

Aa, dedi, valiziniz gelmiş! Hemen kuryeye döndü, onun yerine makbuzu imzalayabilir miyim, diye sordu. Deyim yerindeyse, aileden biriymiş.

Tabii ki, dedi kurye, üzerinden büyük bir yük kalkmıştı, çabucak yazı levhasını ona uzattı. Molina imzasını listeye kondurdu, valizi aldı, hiç sormadan bizim eşikten içeriye taşıyıp koridora bıraktı.

...

Beyaz Tuval, Benjamin Stein, Çev. Fikret Doğan, Roman, Mart 2013, Metis Yayınları.

Bu alıntı tanıtım amacıyla yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder