3 Nisan 2013 Çarşamba

Hasan Ali Toptaş'ın Heba romanından okuma parçası

# Hasan Ali Toptaş'ın Heba romanından okuma parçası #

                                                    

- Anahtar -

Ziya kapıyı kilitledi ve elindeki anahtarı cebine koymadan, hızlı adımlarla asansöre doğru yürüdü. Koridorda bir tuhaflık vardı o sırada, ışıklar tavandan sarkan sarı toplar halinde her zamanki gibi sıra sıra yanıyordu ama ortalık biraz karanlıktı sanki. Hatta insanı hayrete düşürecek kadar da sessizdi. Ne var ki pek uzun sürmedi, alt kattaki o kahverengi çelik kapılardan biri güm diye çarpılınca aniden yok oldu bu sessizlik. Kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen tatlı bir şaka hızıyla, koridora kattığı genişliği de yanına alarak, neredeyse Ziya'ya göründüğü anda yok oldu. Hemen ardından, koca ağızlı bir çocuk sesi yükseldi merdiven boşluğundaki alacakaranlığın içinden. Onun ardından simsiyah bir kadın çığlığı, onun ardından bir elektrik süpürgesinin oradan oraya gezinen sinir bozucu zırıltısı, onun ardından da nerede vınladığı kestirilemeyen tozlu bir matkap sesi yükseldi. Derken, duvarların gerisindeki duvarların gerisinden gelen gürültüler de katıldı bunlara. Hatta insana şehrin görüntülerini hatırlatan kalınlardan daha kalın uğultular da katıldı ve böylece apartman hem kendi içindeki seslerin içinde çalkalana çalkalana dönüyor, hem de dönerken tutup bu sesleri yutan bambaşka sesler çıkarıyormuş gibi oldu.

Ziya asansöre ulaşmıştı o sırada. Kapıyı açarken durdu nedense ve başını çevirip bir an için koridora, merdiven boşluğuna, buralardan yükselen seslere ve seslerin arasından görünen kapılara asılmış plastik çiçeklere doğru baktı. Gözleri de beklenmedik bir şekilde, hafifçe karardı o böyle bakınca. Dahası, birdenbire midesi bulandı. Gördüğü şeyler içinde pis ve karanlık bir ağırlığa dönüştü de hızla dalgalandı sanki. Sonra o haliyle çarçabuk asansöre binip ilk kez on dokuzuncu kata çıktı Ziya, gitti, doksan bir numaralı kapının ziline bastı. Ortasında kocaman bir gözetleme dürbünü bulunan, çift kilitli, kahverengi bir çelik kapıydı bu ve onun üzerinde de plastik çiçekler vardı öteki kapılar gibi. Çiçeklerden birinin sapına da kırmızı ve zarif bir kurdeleyle, şöyle deve diline benzeyen büyükçe bir nazar boncuğu bağlanmıştı. Ziya zile bastıktan sonra kapını açılmasını beklerken, büyülenmiş gibi gözlerini hiç kırpmadan uzun uzun baktı bu nazar boncuğuna. Belki daha bakacaktı ama kapı açılıverdi o sırada ve eşiğe, bal rengi gözleriyle Binnaz Hanım'ın hizmetçisi çıktı.

Buyurun, ne istemiştiniz, diye sordu insana tepeden bakan soğuk bir sesle.

Anahtarı teslim edecektim, dedi Ziya.

Bunu derken elindeki anahtarı kıza doğru uzatmıştı.

Hayır, dedi kız üzerine bir şey fırlatılacakmış gibi aniden geriye çekilerek; hayır ben teslim alama, katiyen alamam, Binnaz Hanım'ın kendisine verin.

Peki peki, öyle yapayım, dedi Ziya.

İçeriye girip önce tabanı yeşil halılarla kaplı uzun bir koridora, oradan havasızlıktan boğulan dar ve kasvetli bir bölmeye, oradan da salona geçtiler.

----

Hasan Ali Toptaş- Heba, Roman, Nisan 2013, İletişim Yayınları.

Bu alıntı tanıtım amacıyla yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder