20 Nisan 2013 Cumartesi

Melih Cevdet Anday - İsa'nın Güncesi

# Melih Cevdet Anday - İsa'nın Güncesi #

Melih Cevdet Anday'ın külliyatı Everest Yayınları tarafından yayımlanmaktadır. İsa'nın Güncesi de Nisan 2013'de yeniden basılmıştır. İsa'nın Güncesi aynı zamanda Anday külliyatının en önemli eserlerinden birisi olmaktadır.

                                              

- 1 -

Olay bir çarşamba günü başladı, işyerimdeki yeni çalışma odamda. Bu odaya beni, olayın başladığı günden bir gün önce, salı günü öğleye doğru getirmişlerdi. Hava yağmurluydu, soğuktu; gerçi yapıya girer girmez kalorifer sıcağı vücudumu ısıtmıştı ama yeni çalışma odam dördüncü katta olmasına karşın bana çok karanlık gelmişti; bulutlu havadan ötürü, oturacağım masayı bile zar zor seçmiştim. Boş bir odaya getirilişimin izlenimi uyanmıştı bende. Bu yüzden garip bir korkuya kapıldığımı çok iyi biliyorum. Bütün yenilikler genelde korkutur beni. Gerçi boşluk (kapalı havanın o odaya girdiğim zaman bende uyandırdığı bu duygu), hiç de yenilik demek değildir, buna eskilik de diyebiliriz. Boşluklar gerçek olan. Ama yaşamın hep yeniliklerle dolu olduğu sanısı bizi her zaman aldatmıştır. Değişmeyen şeylerin bizde değişen şeyler izlenimi bırakması düpedüz bir aldanmadır ya, ortada aldatanın bulunmaması ya da aldatanın bilinçli olarak bulunmaması, bir kendine inanma duygusu yaratır insanda. İyi ki yaratır.

Az sonra alıştı gözlerim odaya, önce masayı, sonra o uğursuz çelik kasayı, kapının yanındaki palto askısını gördüm. Bütün eşyam buydu. Bir konuğumu oturtacak iskemle bile yoktu odada.

Öğle yemeği paketimi masanın üstüne koydum, ıslanmış pardösümü askıya astım. Dönüp pencereden yana baktım. Bu oldukça büyük dikdörtgen biçimindeki odada, bahçeye bakan yön, tümden camdı. Benim çalışacağım masa, bu camdan boyutun tam karşısındaki, -demek- dipteki duvara neredeyse bitişil gibi yerleştirilmişti. Ben masama oturduğumda, bahçeyi gören bu duvar boyu cama bakacağım. Sağ yanım duvardı, çıplak bir duvar; sol yanım ise, camla ayrılmış iki küçük oda ile bir camlı kapı vardı. Bu küçük camlı bölmelerde birer masa, birer dolap göze çarpıyordu, ama çalışan kimse yoktu. Belki astlarım olacak memurlar için ayrılmıştı bu küçük bölmeler. Onları buradan rahatça kontrol edebilecektim; istediğim zaman sadece başımı kaldırmakla onlardan birini yanıma çağırabilecektim. Çünkü benim odam daha büyük, bir üste yakılır bir odaydı. Polis kulübelerinin küçük olduğunu unutmuştum.

Ben de herkes gibi, önsezimin beni hiç yanıltmadığına inanırım. Üzücü ya da yıkıcı olaylar ortaya çıkmadan önce, yüreğimde bir daralma duymuş gibi olurum ya da gerçekten duyarım. Ama bunun hiçbir işe yaramadığını da bilirim, yine herkes gibi. İstediği kadar yüreğiniz bunalsın, beyniniz ürpersin, beklemekten başka çare yoktur; ne biçim bir olayın, nerden, ne zaman patlak vereceğini bilemeyeceğiniz için hiçbir tedbir alamazsınız. Ama olay patlak verdikten sonra sizi o ana getiren yakın zaman içindeki devinimlerinizi en küçük ayrıntılarına değin düşünür, neden şöyle yapacağıma böyle yapmadım diye üzülürsünüz. Boşunadır bu üzüntüler! İnsanda gerçekten böyle bir önsezi varsa, bu ya doğamızın acımasız bir şakası ya da başka parçaları unutulmuş bir korunma dizgesinin işe yaramayan, zavallı bir kalıntısıdır.

----

İsa'nın Güncesi, Melih Cevdet Anday, Roman, Nisan 2013, Everest Yayınları.

Bu alıntı tanıtım amacıyla yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder