5 Nisan 2013 Cuma

"Said Sayrafiezadeh, Devrimi Beklerken" okuma parçası

# Said Sayrafiezadeh, Devrimi Beklerken okuma parçası #

Said Sayrafiezadeh, sosyalist devrimin Birleşik Devletlerin kaderi olduğuna inanan İranlı bir babanın ve Amerikalı bir annenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Devrimi Beklerken geçmişe dönük iç hesaplaşmaların bir çocuğun dilinden dürüstçe aktarıldığı, aile kavramıyla yüzleşen dokunaklı bir hatırat.

                                                 

- 1 -

Babam, Birleşik Devletler'in bir gün sosyalist devrime kapılacağına inanıyor; ona göre bu, ülkenin kaderinde yazılı. Bütün devrimler kanlı olur, diyor babam, ancak bu hepsinden daha kanlı olacak. Benim de üyesi olduğum çalışan sınıf çok da uzak olmayan geleceğin bir noktasında mesleki araçlarını bırakacak, sokaklara taşacak, polisi döve döve kendine boyun eğdirecek, üretim araçlarını ele geçirecek ve bize yeni bir çağın -barış ve eşitliğin nihai çağının- müjdesini verecek. Devrim sadece kaçınılmaz değil, olması bir an meselesi. Sadece an meselesi de değil, hemen her an olabilir. Ve vakit geldiğinde, devrimin liderliğini babam üstlenecek.

Bu ivedi durumdan dolayı babamı pek sık görmüyorum. Hem de ikimiz de New York'ta yaşamamıza rağmen. Haftalar geçiyor. Aylar geçiyor. Sonra bir sene oluyor. Bazen acaba bir daha hiç haberini alamayacak mıyım diye düşünmeye başlıyorum, ama tam ben böyle düşünmeye başlarken şu konferansa katılmaya ya da bu konuşmayı yapmaya gittiği İstanbul'dan, Tahran'dan, Atina'dan ya da Minneapolis'ten bir kartpostal geliyor. "Burada hava çok güzel," diye yazmış oluyor, beyaz boşlukta başka bir şey söylemeye yer bırakmayan, kocaman, birbirinin içine geçe geçe giden, iyimser el yazısıyla.

Aradan geçen yıllar boyunca güzel anlarımız da oldu gerçi. On sekizinci doğum günümde -beraber geçirdiğimiz ilk doğum günümde yani- babam bir walkman hediye ederek şaşkına uğrattı beni. Bu o ana dek aldığım uzak ara en pahalı hediyeydi. Sonra, on dokuzuncu doğum günümde bütün bir haftayı o ve eşiyle -ikinci eşiyle- fotoğraf çekerek, videoda film izleyerek ve gece geç saatlere kadar Scrabble oynayarak geçirdik - ki babam İranlı olmasına ve İngilizce üçüncü dili olmasına rağmen neredeyse her seferinde yendi beni. Bir seferinde de pazar öğleden sonra sadece ikimiz uzun bir yürüyüşe çıkıp Coney Island'daki akvaryuma vardık. O kış havasında yan yana oturup bir deniz ayısının beton havuzunda volta atarak yüzmesini izledik. Sonra oturduğumuz kafede en terbiyeli halimde olacağım diye kendimi o kadar kastım ki, ağzına kadar dolu kahve kupasını üstüne döktüm. "Özür dilerim baba. Özür dilerim. Çok özür dilerim." Bir de, babam üniversitemdeki ilk senemde her pazar sabahı arayıp Cebire Giriş dersiyle ilgili sormak istediğim bir şey var mı, diye sorardı.Sonuçta kendisi bir matematik profesörü.

Ama her şeyden önce babam Sosyalist İşçi Partisi'nin bir üyesi - yoldaşı. Hatta önde gelen bir yoldaşı ve neredeyse bütün yaşamım boyunca da öyle olageldi. Üstlendiği ancak bunlarla sınırlı kalmayan sorululukları: Kitap düzeltmenliği yapmak, makaleler yazmak, konuşma yapmak, siyaset dersleri vermek, kitap satışlarına katılmak, gösterilere katılmak, mitinglere katılmak, toplantılara, konferanslara, grev hatlarına katılmak... Ben yirmili yaşlarımın başlarındayken babam devrimin getirdiği bu korkunç iş yükünün altında kaybolmaya başlamıştı tekrar. Telefonları giderek seyrekleşti, ta ki hiç arayıp sormamaya başlayana kadar. Ve keyifli bir araya gelişlerimiz uzun sessizlik paragraflarında arada sırada beliren noktalama işaretleri haline geldi.

---

Said Sayrafiezadeh, Devrimi Beklerken, Çev. N. Can Kantarcı, Roman, Nisan 2013, Everest Yayınları.

Bu alıntı tanıtım amacıyla yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder