# Maxime Chattam - Zamanın Efendisi | Kitaptan okuma parçası #
Maxime Chattam - Zamanın Efendisi | Doğan Kitap, Roman / Gerilim, Çeviren Hakan Tansel, 384 sayfa, Temmuz 2013.
Ölmeyi çok istersen, ruhunu yakman gerekir!
Maxime Chattam, polisiyeyi gerilimle birleştiren yeni romanı Zamanın Efendisi'nde, okurları 20’nci yüzyılın başındaki Paris’e götürüyor...
"İnsanlar yaşamlarındaki hataları üst üste yığıp, kader adını verdikleri bir canavar yaratıyorlar." - John Hobbes


- 1 -
Adım Guy.
Ve ben bir korkağım.
Tavan arasının kiremitlerine çarpan yağmur, kulağına hıçkırık sesi gibi geliyor. Artık onun ini olan bu çatı katında, dört tavan penceresinden içeri giren şimşeklerin ışıltısı, fotoğraf makinesi flaşlarındaki magnezyum tutuşması gibi, her köşeyi beyaz bir ışığa boğup, gri tahta döşemede gölgeler oluşturuyor. Ama tavan arasının ortasındaki mumun ışığı hiç kımıldamıyor.
Guy ondan fotoğraf banyosunda kullanılan bir kimyasal olarak faydalanıyor.
Parmaklarının arasındaki beyaz kâğıda bilincini basmak için.
Bilinci, siyah kıvrımlar çizerek ağır ağır ortaya çıkıyor. İlkin kararsız olan sözcükler artık itişip kakışıyor, arka arkaya yağarak her soluklanmada basit virgüllerle birbirine zincirleniyor. Virgüllerin sayısı o kadar hızlı artıyor ki, oksijen kıtlığı çeken cümle havada asılı kalır gibi olunca, bir nokta koymak gerekiyor.
Birden duran Guy artık nasıl devam edeceğini bilmiyor.
Oysa bu sanattan anlıyor, bu ifade biçimine hâkim. Onun sayesinde yaşıyor ama bu defa akıl mürekkebe kumanda etmiyor, mürekkep kendini dayatıyor. Ve Guy onu nasıl yakalayacağını, ne yazması gerektiğini bilmiyor. Sadece yazmış olduğunu görüyor. Beyninden boşalır boşalmaz kuruyan kelimeler artık ona ait bile değiller. Okuduğu şey onu şaşırtıyor.
Mum görevini yerine getirdi.
Guy gözlerini uzun süre aleve dikti. Bakışları içinde kaybolana kadar. Alev onun, anlatmayı istediği şey ile gerçeklik arasına ördüğü balmumundan duvarları eritene kadar. Ve bilinci birkaç sözcüklük zaman zarfında kâğıdın üzerine serildi.
İhanet ettiği şu hayat.
O, hikâyeleri Paris burjuvazisinin pek hoşuna giden romancı.
Bu kez hikâyeyi anlattığı kişi kendisi.
Parmakları arasında eriyen bu hikâyeyi.
Kâğıdın üstüne bir damla gözyaşı düşüyor ve "ben" sözcüğünü silmeye çalışıyor, boşuna. Gözyaşı iyice yayılsa da, kelime eksiksiz belli oluyor.
Guy ertesi sabah bu sayfanın ona yabancı geleceğini biliyor. Artık onu anlamayacak, tam ölçüsünü kavramayacak. Sonra da akla yatkın bulmayıp, yaratıcılığına varana kadar hespini inkâr edecek.
Bir kez daha korkaklığa sığınarak ve kim olduğunu, ne yaptığını unutarak.
O, her şeyin gülümsediği romancı.
Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder