30 Temmuz 2013 Salı

Yaprak Suya Düşünce

Yaprak Suya Düşünce

Yaprak Suya Düşünce, Fannie Flagg | Martı Kitabevi, Roman, Çeviren Bahar Çelik, 496 sayfa, 9786053481461, Temmuz 2013.

Yaprak Suya Düşünce kitabının hikâye hepimiz için biraz tanıdık aslında. Ünlü insanların dışarıdan bakıldığında çok güzel görünen hayatları; ancak kapılar kapandığında bizim bilmediğimiz düşkırıklıkları...

Yaprak Suya Düşünce'de eski bir güzellik kraliçesi olan Margaret Fortenberry'yi işte böyle bir öyküde tanıyoruz. Peki bu düşkırıklıkları nasıl yaşanmıştı, bunlara ne sebep olmuştu?

Yaprak Suya Düşünce, Amerikalı yetkin bestseller yazarı Fannie Flagg'in dilimize çevrilen ilk kitabı. Zarif yaşam biçiminin gittikçe kaybolduğu bir dönemde yapayalnız ve cesur bir kadının kendini bulma, rüyalarını gerçekleştirme ve zorluklarla baş etme öyküsünü sürprizlerle dolu, samimi ve mizahi bir üslupla sergiliyor.

                      

- Birinci Bölüm -

Büyük Karar

27 Ekim, Pazartesi

Bugün Maggie'nin hayatının son beş yılını gözden geçirdiği o gündü; saplantılı bir biçimde düşündüğü demek daha doğru olur.

Ama şimdi bu noktaya gelmiş bir insan için ne kadar sakin olduğuna kendi de inanamıyordu. Bu anı hiç böyle hayal etmemişti; böyle bir durum bir romanda ya da filmde olsa böyle betimlenmezdi. En ufak bir duygu kabarması hissetmiyordu. Arka planda yüksek sesli müzikler çalmıyordu. Kimse göğsünü yumruklayıp dövünmüyordu. Hiçbir şey yoktu. Sadece son derece normal bir biçimde sona eren bir iş günüydü; tabii emlak işi ne kadar normal sayılırsa.

O sabah ofise gitmiş, pazar günü gerçekleştirilecek olan toplu ev gösterimi için gazete ilanları üzerinde çalışmış, satıştaki evlerden birinde çamaşır makinesinin, kurutucunun ve çirkin mi çirkin maymun şeklinde bir avizenin fiyata dahil edilmesi için pazarlık etmiş (ki alıcıların bu çirkin şeyi neden istediği tam bir muammaydı) ve birkaç telefon görüşmesi yapmıştı, fakat sıra dışı hiçbir şey olmamıştı. Bir süredir bunun yaklaştığının farkındaydı ama bu anın neden geçen ay ya da gelecek hafta bir gün değil de tam olarak o gün gelip çattığını bir türlü anlayamıyordu. Nasıl olduysa iki dakika önce Park Lane Çiçekçisi'nin pembe neon tabelasının önünden geçerken birdenbire zamanın geldiğini fark etmişti. Ne çanlar çalıyor ne de ıslıklar öttürülüyordu; sadece basit bir gerçeğin bir anda fark edilmesi işte. Durup yeşil ışığın yanmasını bekledi ve sonra Highland Bulvarı'na girip dökme demirden yapılma siyah bahçe kapısının önünde durdu. Kapıda şifreyi girdikten sonra parke taşlarıyla kaplı geniş avluya girdi.

Yabancı biri olsa kaldırımlar boyunca uzanan gaz lambalarının titreşen ışıklarını ve yan taraftaki duvarları örten sarmaşıkları gördüğünde, ilk bakışta buranın Birmingham şehir merkezine beş dakika uzaklıktaki Mountain Brook değil de Londra'da, alt kısmında ahırlar bulunan sıra sıra evlerin uzandığı küçük, antika bir sokak olduğunu düşünürdü. Mountain Brook gerçekten de Güney Amerika'dan ziyade İngiltere'ye ait bir yermiş gibi görünüyorduve bu durum Maggie'nin şehir dışından gelen müşterilerini her zaman şaşırtırdı. Fakat burayı kuran demir, kömür ve çelik baronlarının çoğu ya İngiltere'den ya da İskoçya'dan gelmişti. Red Mountain'ın tam tepesinde bulunan ve şehri kuşbakışı gören Crestview, Maggie'nin bu mahalledki en sevdiği evdi. İskoçalı bir adam tarafından inşa ettirilen bu ev aslında Edinburgh'da yer alan bir evin birebir kopyasıydı.

---

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder