27 Eylül 2013 Cuma

Doğal Ebeveynlik


Doğal Ebeveynlik, Adem Güneş  tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Timaş Yayınları, Başvuru hobi, 9786050811858, 208 Sayfa, Eylül/2013



Kitabın 15. 16. ve 17. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Davranış Eğitimi mi İrade Eğitimi mi?
Pek çok ebeveyn "çocuk eğitimi"nin "davranış öğretmek" olduğu yanılgısına düşüyor. Bu nedenle birçok evde "düzgün dur", "düzgün otur", "dişlerini fırçala", "erken yat", "misafirlikte beni rezil etme" sesleri eksik olmuyor.
Hâlbuki çocuk terbiyesi çocuğa "davranış öğretmek" değil "duyarlılık" ve "irade" kazandırmaktır.
Anne babalar her ne kadar "bizim çocuk ödevlerini yapmıyor" şeklinde bazı davranışlardan şikâyetçi olsalar da, birçocuğun ödev yapma becerisi onun duyarlılığı ve iradesi ile ilgilidir. Çocuk yarım saat dersin başında oturabilecek kadar kendine güç yetiremiyor ve iradesini kullanamıyorsa buradaki sorun davranış sorunu değil, kendini "yönetememe" sorunudur. Bir başka deyişle irade kazanamama sorunudur.

Ebeveynler çoğu defa baskı ve zorlama ile çocuklarına davranış öğretmeye çalışırken onların duyarlılıklarını ve iradelerini kırdıklarını fark edemiyorlar. "Alışkanlık kazansın" diye zorla yataktan kaldırılan, söylene söylene okul servisine bindirilen, odasını toplamadığı için aşağılanan, ödevler yüzünden her an azar işitmeyi bekleyen bir çocuk kendisinden beklenen davranışları yerine getirse de aslında "duyarlılığını ve iradesini" kaybetmektedir.

Duyarlılık insan olabilme halidir. İrade ise kişinin içindeki içsel gücün kullanımı ile elde edilen gücün adıdır.
İçinden gelmeyen ve zorlamalarla oluşturulan davranışlar, geçici bir süre çocuğun üzerinde kazanım gibi görülse de içselleşmemiş bir davranışın kalıcı olması mümkün değildir.

Anne baba baskısı ile ders çalışan, konu komşu ayıplayacak diye misafirliklerde "akıllı uslu" oturan fakat bir
davranışın "neden" yapılması gerektiğini zihninde anlamlandıramayan bir çocuğun umulmadık zamanlarda ebeveynlerini hayal kırıklıklarına uğratması şaşmaz bir gerçektir.

Birçok anne baba "Küçükken her şey iyi idi ama ergenlikten midir nedir, çocuk artık bir garip oldu" diyerek
yakınmaktadır. Bu sözün ardındaki gerçek, çocukluk yıllarında çocuğuna gücü yeten ve onu istediği gibi yöneten ebeveynin artık "kendisi olmak" isteyen çocuğunun isyan etmesinden başka bir şey değildir. Zira insanın en güçlü duygusu "varolma" duygusudur. Çocukluk yıllarında çocuğu ve onun tüm duygularını "yok" kabul eden bir ebeveyn, bir gün artık kendisi de var olmak isteyen çocuğunun karşısında hayrete düşmekten kendini alıkoyamayacaktır.

Ebeveyninin erken yaştan itibaren "kendi olabilme"si adına rehberlik yapabildiği çocuk, yetişkinlik yıllarında
acemilik çekmeden ve bir "var olma savaşı" vermeden kendi gibi olacaktır. Ne sahte benlikler arkasına saklanma ne de olmadığı gibi görünme ihtiyacı hissedecektir.

Öfke kontrolü bozuk olan, duygusal zayıflık taşıyan, sosyal yetersizlik içinde bulunan, melankolik veya agre-sif çocukların birçoğu anne babaları tarafından davranış öğretme adına baskı altına alınmış, zorlanmış, cezalandırılmış ve böylece kendi değerini kaybetmiş çocuklardır. Ebeveynler bilmelidir ki bir davranış dış baskılarla değil, içten gelerek yapılıyorsa anlamlıdır.

Bizim Çocuğun İçinden Hiçbir Şey Yapmak Gelmiyor

Her çocuk "yapabilme gücü"ne sahiptir.

Çocuk, daha doğduğu ilk günden itibaren bitmek tükenmek bilmez bir merakı ve bu merakı giderecek içsel enerjiyi barındırır. Ebeveyn yorulur, çocuk yorulmaz, İşte bu, çocuğu yaşama hazırlayan büyülü bir güçtür.
Okul çağındaki bir çocuğun bıkkınlığı, isteksizliği, tükenmişliği öyle yaratılmasından değil, ona rehberlik eden
yetişkinlerin çocuğun içindeki bu "insan olma enerjisini" tüketmesinden kaynaklanır. Çocuğun çevresi kendini
gerçekleştirebilmesine fırsat veriyorsa bu enerji mutluluk gülücükleri eşliğinde çocukta yetişkinliğe doğru devam eder gider.


Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder