6 Eylül 2013 Cuma

Osmanlı'da İsyan İklimi


Osmanlı'da İsyan İklimi

Osmanlı'da İsyan İklimi, Sam White tarafından yazılıp  Nurettin Elhüseyni tarafından türkçeye çevrilmiştir.http://kitapgalerisi.com'da %30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz.  | Alfa Yayınları, Tarih, 9786051067650, 471 sayfa, Eylül / 2013



Kitabın 23.24. ve 25. sayfalarını siz değerli kitapgalerisi takipçileri için tanıtım amaçlı paylaştık;

Bu kitapta anlatılan şeyler "Küçük Buzul Çağı" dediğimiz bir iklim olayının 1600 dolaylarında Osmanlı împaratorluğu'nu yıkılmanın eşiğine kadar getirmesinin hikâyesidir. Bu başlı başına anlatılmaya değer bir hikâye olsa da, araştırmamız çok daha fazlasını açıklamayı öngörüyor. İlerleyen sayfalarda iklim ve kriz anlatısı aracılığıyla, bir imparatorluğun yükselişi ile tedarik, iskân ve nüfus yapısı irdelenecektir. Karmaşık bir koşullar dizisinin iklim kaynaklı bir felaketi elbirliğiyle nasıl yarattığım, yüzyıllarca sürmüş büyüme ve yayılmanın bir süre için daralma ve gerilemeye dönüşme sürecinde Küçük Buzul Çağı krizinin Osmanlı topraklarına özgü insan ekolojisinde kritik bir konjonktüre damgasını nasıl vurduğunu göreceğiz. Okuyacağınız hikâye bir imparatorluğun ömründeki tek bir olaydan çok daha fazlasını anlatıyor. Yakındoğu'nun tarihinde ve buna bağlı olarak modern dünyanın oluşumunda tam da bir dönüm noktasını ifade ediyor.
Olay örgüsü en basit ana hatlarıyla şöyle gelişti: Osmanlı İmparatorluğu küçük bir savaşçı topluluğundan büyük bir dünya gücüne dönüştüğü 14. ve 15. yüzyıllarda, bölge genelinde iskânın ve ekimin yayılmasına yön verirken, payitahtı ve ordusu için gerekli kaynakların idaresine ve teminine dönük bir dizi sistem kurdu. Osmanlı nüfusunun hızla yükseldiği 16. yüzyılda topraklar ve kaynaklar yetersiz kalmaya başladı. İklim dalgalanmalarının ağırlaştırdığı savaşlar ve doğal afetler, köylülerin geçimini ve imparatorluğun iaşesini yeni baskılar altına aldı. Nihayet, 16. yüzyılın son on yılında Küçük Buzul Çağı'nın sert soğuğu ve son altı yüzyılın en uzun Doğu Akdeniz kuraklığı emsali görülmemiş kıtlığı ve can kaybım getirdi. Merkezi idare Habsburglarla süregelen bir savaşı destekleyecek kaynaklar için uyruklarım sıkıştırmaya devam ederken, Orta Anadolu'da patlak veren bir başkaldırı, yani Celâli İsyanı imparatorluğu zorlu bir krize sürükledi. Sonraki yüzyılda yeni iklim felaketleri göçer istilaları, kırsal güvensizlik ve topraktan kaçış, kısır bir demografik ve tarımsal daralma döngüsünü harekete geçirdi. Umut verici bazı yeni adımlara karşın, imparatorluk yüz yılı aşkın bir süre boyunca krizi tam atlatamayarak, 19. yüzyıla hâlâ gevşek yönetimli ve seyrek nüfuslu olarak girdi.
Hikâyenin tamamı çok daha karmaşıktır. Yaşanan dramda iklimin öncü bir rol oynadığı ve Küçük Buzul Çağı'mn başlamasının ele aldığımız tarihteki dönüm noktasını oluşturduğu kesindir. Bununla birlikte, iklim sahneyi çevresel, coğrafi, ekonomik ya da siyasal birçok aktörle paylaşır. Okuyacağınız hikâye Küçük Buzul Çağı'nı Osmanlı tarihinin alışılmış anlatısı içine dosdoğru oturtmuyor. Bu tarihin doğal ve insani etkenleri birlikte ele alan yeni bir yorumunu sunuyor. Dahası, hikâyemizin kritik anlarında dramın önde gelen figürlerinin (Küçük Buzul Çağı, tedarik, padişahlar ve savaş) bile daha da beklenmedik bir şeyle gölgede bırakıldığını göreceğiz: Osmanlı koyunu.
Bu çevre etkenlerinin (ve hele koyunun) şimdiye kadar Osmanlı tarih yazımında pek fazla yer tutmamış olması şaşırtıcı değildir. Dünya tarihindeki önemli yerine karşın, Osmanlı İmparatorluğu'yla ilgili ciddi bilimsel araştırmalar hâla oldukça yeni ve temkinli bir alandır; çoğu kez olağanüstü dil ve kaynak güçlüklerinin yarattığı engele takılır. Fransız Annales okulundan etkilenmiş daha eski bazı araştırmalar ve Fa Tabak'ın (Bölüm 11'de ele alınacak olan) yakın dönemdeki Çalışmaları bir yana bırakılırsa, Osmanlı uzmanlarının çevre tarihi konusunda daha alacağı çok mesafe vardır.1 Bu kitabın birçok kısmında sadece Türkçe yayımlanmış, pek bilinmeyen ve çoğu kez bölgesel düzeydeki epeyce araştırmadan yararlanmak durumunda kaldım. Anlatımızın Osmanlı tedarik sistemi nüfus baskısı ve Celâli İsyanı gibi en kilit unsurlarının her biri bile şimdiye kadar sadece birkaç özel monografiye konu olmuştur. 1590'lardaki kuraklık ve kıtlık gibi hayati önemde olanlar dâhil, diğer büyük çaplı gelişmeler uzmanlar arasında dahi neredeyse hiç bilinmemektedir.
Dolayısıyla okuyacağınız hikâyenin büyük bir bölümü tamamen özgün ya da şimdiye kadar göz ardı edilmiş bulgulara dayanmaktadır. Genellikle cimri Osmanlı ve yabancı arşivleri ile vakayinamelerinin çevre ve özellikle iklim konularında oldukça cömert bir bilgi kaynağı olduğunun ortaya çıkmış olması dikkate değerdir. Sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak ortaya konacak olan bu bulgular, beni Osmanlı imparatorluğunda 18. yüzyıla kadarki gelişmeler üzerine, çevresel değişimlere ciddi olarak yer veren yeni bir anlatı oluşturmaya yöneltmiş bulunuyor. Bu perspektifin bölge tarihine ne kadar katkıda bulunabileceği sonraki sayfalarda açıkça görülecektir.

Burada sunulan anlatı özellikle 17. ve 18. yüzyıllardaki Osmanlı "gerileme"sine dair süregelen tarihyazımı tartışmasına farklı bir yaklaşımı öngörüyor. Bir zamanların yoz padişahlar ve çürümüş siyasal kurumlar üzerine kurulu popüler anlatılarının, az sayıda birincil kaynağın eleştiri süzgecinden geçirilmemiş yorumlarına fazlasıyla dayandığı uzun süreden beri açık bir gerçektir.

Kitap ile ilgili basında Habertürk'ün yapmış olduğu açıklamaya göz atabilirsiniz.


Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder