21 Eylül 2013 Cumartesi

Sherlock Holmes'un Anıları


Sherlock Holmes'un Anıları

Sherlock Holmes'un Anıları, Arthur Conan Doyle tarafından yazılmıştır.http://kitapgalerisi.com'da %30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Öykü, 288 Sayfa, 9786051416687, Eylül / 2013






Siz Değerli Kitapgalerisi Takipçilerine Özel Tanıtım Amaçlı Kitabın 1. Ve 2. Sayfasını Yazılmıştır.


GÜMÜŞ ALEV

Bir sabah kahvaltıya oturduğumuzda Holmes, "Korkarım ki gitmek zorundayım Watson," dedi.

"Gitmek mi! Nereye?"
"Dartmoor'a, King's Pyland'a."
Şaşırmamıştım. Hatta beni hayrete düşüren, bütün İngiltere'nin diline dolanmış olan bu olağanüstü vakaya henüz bulaşmamış olmasıydı. Dostum bütün bir gün boyunca başı öne eğik, kaşları çatık bir halde piposunu tekrar tekrar en sert siyah tütünle doldurarak odanın içinde dört dönmüştü, ne sorularıma ne de söylediklerime kulak asıyordu. Yine de ne kadar sessiz olursa olsun, kafasını neyin meşgul ettiğini biliyordum. Halkın önünde onun analiz gücünü zorlayacak tek bir sorun vardı, o da Wessex Kupası Koşusu'nun favorisi olan atın kayboluşu ve antrenörünün trajik ölümüydü. Bu yüzden, aniden olay mahalline gideceğini açıklaması zaten beklediğim ve umduğum şeydi.
"Size ayak bağı olmayacaksam birlikte gelmekten mutluluk duyarım," dedim.
"Sevgili Watson, gelmekle bana çok büyük bir iyilik yapmış olursunuz. Zamanınızı da boşa harcamış olmayacağınız kanaatindeyim, çünkü bazı ayrıntılar bu vakanın benzersiz olduğuna işaret ediyor. Sanırım Paddington'daki trenimize ancak yetişebileceğiz, meseleyi yolculukta uzun uzadıya görüşebiliriz. Bana bir iyilik yapıp o mükemmel dürbünlerinizi getirebilir misiniz?"
İşte böylece, bir saat kadar sonra kendimi birinci mevkide Exeter'a doğru süratle ilerlerken buldum; Sherlock Holmes ise kulaklıklı yolculuk şapkasıyla çevrelenmiş, zeki, heyecan dolu yüzünü hevesle Paddington'dan aldığı gazete yığınına gömmüştü. En sonuncusunu da koltuğun altına atıp bana puroluğu uzattığında Reading'i çoktan geride bırakmıştık.
"İyi gidiyoruz," dedi camdan dışarı bakıp saatine göz atarak. "Şu anki hızımız saatte seksen altı kilometre."

"Yarım kilometre işaretini henüz görmedim," dedim.
"Ben de görmedim. Ama bu hattaki telgraf direkleri elli beş metre arayla dizildiğinden bu çok basit bir hesap.

Bu John Straker cinayeti ile Gümüş Alev'in kayboluş meselesini incelediğinizi varsayıyorum?"

"Telegraph ve Chronicle'da. yazanları gördüm."

"Bu, mantık yürüten kimsenin sanatını taze kanıt toplamak değil de detayları ayıklamak için kullanmasını gerektiren vakalardan biri. Trajedi o kadar sıra dışı, o kadar büyük ve birçok kişi için o kadar ciddi bir şahsi öneme sahip ki, tahmin, varsayım ve hipotez bolluğunda boğuluyoruz. Buradaki zorluk, olguların -mutlak, yadsınamaz olguların- oluşturduğu çerçeveden kuramcıların ve muhabirlerin abartılarını ayırabilmek. Bizim görevimiz, bu sağlam temeli oturttuktan sonra ne tür çıkarımlara varabileceğimizi ve tüm gizemin hangi noktalarda yön değiştirdiğini bulmak. Salı akşamı atın sahibi Albay Ross'tan ve vakayla ilgilenen Müfettiş

Gregory'den telgraflar aldım; desteğimi rica ediyorlardı."

"Salı akşamı mı!" diye haykırdım. "Ama bugün perşembe sabahı. Neden dün akşam gitmediniz?"
"Çünkü, sevgili Watson, öyle büyük bir gaf yaptım ki bu, maalesef, beni yalnızca sizin anılarınız aracılığıyla tanıyanların düşüneceğinden daha sık gerçekleşen bir durum. Gerçek şu ki, İngiltere'deki en takdire şayan atın, özellikle de Dartmoor'un kuzeyi gibi, yerleşim alanlarının epey seyrek olduğu bir yerde uzun süre saklı kalabileceğine inanmadım. Dün saat başı, atın bulunduğuna ve onu kaçıranın John Straker'ın katili olduğuna dair bir haber gelmesini bekledim. Ama bir sabah daha gelip geçince ve genç Fitzroy Simpson'ın tutuklanmasından başka hiçbir şey yapılmadığını öğrenince harekete geçme vaktinin geldiğine karar verdim.

Yine de dünün boşa geçmediği kanısındayım."

"O zaman bir teori geliştirdiniz?"



Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder