8 Temmuz 2013 Pazartesi

Ursula K. Le Guin - Malafrena | Kitaptan okuma parçası

# Ursula K. Le Guin - Malafrena | Kitaptan okuma parçası #

Ursula K. Le Guin - Malafrena | Metis Yayınları, Roman, Çeviren Cemal Yardımcı, 432 sayfa, Temmuz 2013.

Ursula K. Le Guin'in 1979'da kaleme aldığı Malafrena, yazarın diğer bazı öykülerinden tanıdığımız hayali ülke Orsinya'da geçiyor. Fakat yazarın diğer romanlarında da olduğu gibi, mekân hayali olmasına rağmen resmedilen ortam ve ele alınan meseleler son derece gerçekçi. Sansürün insanları susturduğu, kısıtlamaların her türlü muhalefeti engellediği, iktidarın katı ve kati bir hal aldığı bir ülke Orsinya.

             

Yıldızsız bir mayıs gecesi, şehir uyuyor, nehir gölgelerin arasından sessizce akıyordu. Üniversitenin bomboş avlularının ötesinde, suskun çanlarıyla kilise kulesi yükseliyordu. Kilise bahçesinin dört metrelik demir kapısının tepesinde bir delikanlı vardı. Delikanlı demir süslemelere tutunarak içeri atladı ve bahçeyi geçip kilisenin kapısına geldi. Ceketinin cebinden büyücek bir kâğıt çıkarıp eliyle düzeltti, biraz aranıp bir de çivi çıkardı; eğilip ayakkabılarının birini eline aldı. Demir çubuklarla sağlamlaştırılmış kapının yukarılarına kâğıtla çiviyi yerleştirdi, ayakkabıyı kaldırdı, bir an durdu ve vurdu. Darbenin sesi karanlık taş avlularda yankılanırken gürültüden ürkmüş gibi yine duraksadı. Yakınca bir yerden birisi bağırdı, taşa sürünen demir sesi geldi. Delikanlı üç vuruşla çivinin tahtaya iyice gömülmesini sağladı, sonra ayakkabılarının biri ayağında, diğeri elinde, seke seke bahçe kapısına koştu. Elindeki ayakkabıyı dışarı attı, kapıya tırmandı, ucu parmaklığın sivri köşesine takılan ceketinden gelen yırtılma sesine aldırmadan kendini dışarı attı ve iki polisin oraya gelmesine ramak kala gölgelerin arasında kayboldu. Polisler kilise bahçesine bir göz atıp kilidi yokladı, kapının yüksekliğine dair aralarında Almanca tartıştı ve botlarıyla kaldırım taşlarını çınlatarak oradan uzaklaştı. Sakına sakına yaklaşan delikanlı tekrar ortaya çıktı, karanlıkta ayakkabısının tekini aramaya koyuldu. İçin için kahkahalar atıyordu. Ayakkabısını bulamadı. Nöbetçiler geri geliyordu. Solariy Katedrali'nin çanları geceyarısını çalarken karanlık sokaklarda çoraplı ayağıyla yürüyerek oradan uzaklaştı.

Ertesi gün Julianus'un dinden çıkışının anlatıldığı ders öğle çanıyla sona erdiğinde, delikanlı diğer gençlerle birlikte dershaneden çıkarken adının çağrıldığını duydu: "Herr Sorde. Herr İtale Sorde."

Öğrenciler çıt çıkarmadan, kafaları önde, üniformalı üniversite güvenlik amirinin önünden geçip gitti; yalnız adı çağrılan kaldı.

"Evet, Herr Rektör sizi görmek istiyor. Böyle buyurun Herr Sorde."

Rektörün odası, fena halde aşınmış, güzel bir kırmızı İran halısıyla kaplıydı. Rektörün burnunun sol yanında mor bir kabarıklık vardı: Bir sivilce mi, yoksa bir doğum lekesi mi? Pencerenin yanında başka bir adam duruyordu.

"Lütfen soruma cevap verin Bay Sorde."

Delikanlı öteki adamın uzattığı kâğıda baktı: Eni boyu neredeyse bir metreyi bulan kâğıt, 5 Haziran 1825 tarihinde Solariy pazarında yapılacak öküz satışlarını duyuran bir afişin yarısıydı. Boş arka yüzünde iri okunaklı harflerle şunlar yazılıydı:

Müller'in, Von Haller'in, bir de Von Gentz'in Tasması takılsın boynuna herkesin!

En iyi hükümetler ilan etti:

Aklın, vicdanın hükmü kalkmıştır artık Müller, Haller ve Gentz'in hükmüne kaldık.

"Ben yazdım," dedi delikanlı.

"Ve…" Rektör pencerenin önündeki öteki adama bir göz attı, hafifçe azarlar gibi bir edayla sordu: "Ve kilisenin kapısına çiviledin?"

"Evet. Tek başıma, başka kimse yoktu yanımda. Tamamen benim fikrimdi."

"Evladım," dedi rektör, durdu, kaşlarını çattı ve devam etti: "Evladım, her şey bir yana, oranın kutsallığını düşünürsen—"

"Tarihi bir olayı örnek aldım. Tarih okuyorum." Delikanlının yüzü beyazdan kıpkırmızıya döndü.

"Şimdiye kadar örnek bir talebeydin," dedi rektör. "Çok üzücü bir durum. Şaka olarak yapıldığını düşünsek bile—"

"Afedersiniz efendim, ama şaka değildi!"

Rektör irkildi ve gözlerini yumdu.

"Niyetimin ciddi olduğu besbelli. Öyle olmasa beni niye çağırtasınız?"

Ne sivilcesi, ne unvanı, ne de adı olan öteki adam, "Ciddiyetten söz ediyorsun delikanlı," dedi. "Eğer istediğin buysa başını ciddi bir belaya sokabilirsin, biliyorsun değil mi?"

---

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder