28 Kasım 2013 Perşembe

Kında Duran Onur Paslanır

Kında Duran Onur Paslanır, Nihat Behram tarafından yazılmıştır.http://kitapgalerisi.com'da %30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Everest Yayınları, Deneme, 9786051416458, 328 Sayfa, Kasım/2013

Kitabın 5. ve 6. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

"Böyle giderse bunlar, Sivaslıyı on misli ile İstanbul'da karşılarında görecekler!" Sivas'taki "cehennem yangını"nı izleyen günlerde (6.7.93), Milli gazetedeki yazısında S. Albayrak bu "tehdit"le sunuyordu sevincini!,. "Selam Size" başlıklı imzasız yazıyla Taraf adlı dergi ise, "Geçen ay çok bereketli geçti. 70 yıllık Cumhuriyet tarihinin en büyük direnişlerinden biri, 2 Temmuz'da Sivas'ta yaşandı... İnsanlarımız yargılama ve cezalandırma hakkını kullanmıştır. Bu hak müslümanlarındır. Lamı cimi yok!'" diye sunuyordu aynı "sevinci". Türkiye adlı gazetede A. Songar, Pir Sultan'ı "İnatçı bir Osmanlı ve Türk düşmanı ve işi gücü Anadolu halkım tahrik etmek olan" diye niteleyip "Böyle bir kişiyi mutasavvıf şair, halk ozanı gibi gösterip adına şenlikler düzenliyorsunuz, sonra da her yanı ile ne olduğu belli Aziz Nesin'i getirip orada konuşturuyorsunuz!" diyordu. "Hak ettiğinizi buldunuz!" imasıyla.
Sevincin acımasızı olur mu? Oluyor işte...
Aynı olay, yani bu "cehennem yangını" üstüne "fetva"nın en acımasızı, eski solcu şair İsmet Özel'inkiydi. Milli Gazete'deki "Sivas Semalarında Sırp Teyyareleri Uçacak mı?" başlıklı yazısında, "Aklıma takılan şu: Aziz Nesin gibilerin kendilerini güvenlikte hissetmeleri İçin, Sırp (veya Grek, Ermeni, Rus veya Amerikan) uçaklarını Sivas semalarında görmeleri mi gerekiyor? Giderek olayların Türkiye'de yaşayan insanları şöyle bir tercih karşısında bırakmaları ihtimali kuvvet kazanıyor: Ya Müslüman Türkiye, veya hiç!" diyordu.
En acımasızıydı. Çünkü, zalimce yakılan insanların şairler, seçkin sanatçılar olmaları bir yana, İsmet Özel, "cehennem yangını"nda yakılan bu insanların çoğunu en azından, yakinen tanımış, bir dönem onlarla düşünce-gönül birliği içinde olmuş bir kişiydi.
İ. Özel, "Şiir Ders)erİ"nde şairi "zalime karşı mazlumun yanında olması" diye tanımlasa da, adını koymadın mı, "zalim kim mazlum kim" sorusu, hayat içinde farklı anlam yükleniyor işte! Yani "salt tanım" yetmiyor demek ki... Yazısı bunu tamamlıyordu, yani "zalim ve mazlumun kimliği" hakkındaki düşüncesini.
Koray Kaya'ydı en gencinin adı. Daha 12 yaşında. En büyük düşü saz çalmak, ozan olmak. Hasret Gültekin'e hayran. Bir de Sait Metin'e. Sait gencecik, ama saz dile geliyor kucağında. Hasret de gencecik. Fidan yaşlarında. Daha 24'ündeler. Koray'ın doğum günü 1 Mayıs. Rastlantıya bak: Hasret'inki de öyle. 2 Temmuz günü Sivas'ta aynı oteldeler. Koray'ın babası, "Oğlum, gördün işte hepsini, Hasret Abını de. Sait Abını de biz evde kalıyoruz, artık eve gel!" diye çağırsa da, Koray aynı otelde kalmak istiyor kahramanlarıyla. Menekşe de orada kalmak istiyor. Menekşe Kaya. Koray'ın ablası. Semah grubunun üyesi. O gece o da kardeşiyle kalıyor aynı otelde. 

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder