Sonrasında Felix, nahoş ve terli yakınlığı hissederek Annic'nin üzerine uzandı ve gitmek için hangi zamanın uygun olacağını düşündü. Fazla beklemedi. Yuvarlanıp sırtüstü döndü. Annie, saçını yana çekti ve başını Felix'in göğsüne yasladı. Covent Garden'a giden bir polis helikopterinin geçişini izlediler.
'Özür dilerim,' dedi Felix.
'Niye ki?'
Felix eğilip kotunu yukarı çekti. 'Hâlâ alıyor musun?' Felix, Annie'nin yüzünde belirip kaybolan hiddeti, nasıl frenlendiğini ve sigara paketini açmak, içinden bir tane alıp yakmak ve amansızca gülümseyip kahkaha atmak suretiyle nasıl savuşturulduğunu fark etti.
'Gerek yok. Yıldırım çarpma riski daha fazla, Damarlardan kan akmaya devam ediyor, ama inan bana: Memba neredeyse kurudu. Doğanın kanunu işte. Her şeyi mahvediyor! Mahvediyor demişken, sevgili kardeşim James, ortak çöküşümüzü kutlamak için beni Wolseley'ye götürecek - dün telefon etti, sesi çok doğal geliyordu. Gören de her gün konuşuyoruz sanır. Çok saçma. Ama hiç bozuntuya vermedim; "Merhaba, canım ikizim!" falan... Doğum günü yemeği yiyelim, dedi -bu arada doğum günümüz ta elcimde, dikkatini çekerim- ben de olur, dedim, ama tabii aslında aklından geçenleri çok iyi biliyorum, adıma satış yapabilmek için bana evrak imzalatmak istiyor. O ne düşünürse düşünsün, o yerin bir bölümünün bana ait olduğunu anlamıyor ve kim bilir minnoşlarının eğitimi için ne kadar ipotek etmiştir, hepsini etmiştir, eminim, bir kuruş bile bırakmamıştır, zaten herkes biliyor ki beni ana rahmindeyken silip süpürmediğine pişmandır, ama ne yazık ki bunu başaramadı, ayrıca annem yaşarken buranın satılması bana çok anlamsız geliyor - satılırsa o nereye gidecek? Kaldığı yerin parasını kim Ödeyecek? Böyle bakılmak para istiyor. Ama James her zaman böyle: Hep tek çocuk gibi, sanki ben yokmuşum gibi davranıyor. Babamla o, benim arkamdan ne derlerdi biliyor musun? Döl eşi. Bir içki daha içelim mi? Hava çok bunaltıcı.'
Annie yine Felix'in göğsüne uzandı. Felix'in tişört yakasını çevreleyen yerleri öptü. Felix, parmaklarını Annie'nin saçlarına koydu.
'Belki şu diğer haplardan -sonrasında aldıklarından- alsan iyi olur. Ne olur ne olmaz.'
Annie, bezmiş gibi bir ses çıkardı.
'Senden çocuk istemiyorum, Felix. Seni temin ederim, her gece burada oturup acınası, düşkün bir kadın gibi senden çocuk doğurmanın hayalini kurmuyorum.' Tırnağıyla karnının üstünde bir sekiz rakamı çizmeye başladı. Bu, önemsiz bir hareket gibi görünüyordu, ancak tırnak güçlü bir baskı yapıyordu. 'Elbette sen de farkındasındır, tam tersi durum geçerli olsaydı ortada gerçek bir kanun olurdu: Yüce divanda, John Jen'le karşı karşıya gelir, Jen'in beş yıl boyu kendisiyle taammüden seviştiğini, sonra onu yaratıcılığının sonbaharında habersizce terk ettiğini ve henüz yirmi dört yaşında, kolum kadar penisi olan genç bir fırsatçıyla düşüp kalktığını söylerdi. Mahkeme John'un lehine karar verirdi. Her zaman. Ten tazminat öderdi. Hem de büyük meblağlar. Ayrıca altı ay hapis yatardı. Hayır - dokuz ay. İlahi adalet. İşte o zaman sen de ...'
'Ne diyeceğim? Benim kaçmam lazım.' Felix, Annie'nin vücudunu üzerinden çekti, ardından tişörtünü indirip ayağa kalktı. Annie doğruldu ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Nehre doğru baktı.
'Evet, geç bile kaldın?'
Felix eğilip veda öpücüğü verecek oldu, ancak Annie bir çocuk gibi başını çevirdi.
'Neden böyle yapıyorsun? Gitmem gerekiyor, hepsi bu.' Felix yanlış bir şey hissetti: Aşağı baktı ve fermuarının açık olduğunu gördü. Fermuarını çekti. Ona öyle geliyordu ki Annic'nin kapısından girdi gireli, planladığı şeylerin tam aksini söylemiş ve yapmıştı.
'Üzgünüm,' dedi.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder