23 Ocak 2014 Perşembe

Siretler Ve Suretler

Siretler Ve Suretler, Beşir Ayvazoğlu tarafından yazılmıştır.http://kitapgalerisi.com'da %30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |   Kapı Yayınları, Portre, 9789944486736, 286 Sayfa, Ocak/2014
Kitabın 190. ve 191.sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
BARIŞ MANÇO
Aslında yaptığı bir çeşit milliyetçilikti; fakat kendini herhangi bir ideolojik
kampta konumlandırmak istemedi. Adını koymadan yerli olmayı ve
bütün toplum kesimlerine hitap etmeyi başarmıştı
.


Afişlerdeki fotoğrafını ilk gördüğümde çok yadırgamıştım; saçları omuzlarına dökülmüş, bıyıkları çenesinin altına kadar uzanan ve soyadıyla Moğolları hatırlatan tuhaf bir adam.
Yıl yanılmıyorsam 1970'ti; Barış Manço ve Kurtalan Ekspres Sivas'ta konser verecekti. Biz ki saçlarımızı biraz uzatsak, her sabah okulun kapısında bekleyen müdür beyin veya disiplin düşkünü öğretmenlerin hışmına uğrardık; makası yedikten sonra kafayı üç numarayla kurtaranlar şükrederdi. N'olurdu, saçlarımızı uzatmamıza izin verselerdi de, mahallenin bıçkın delikanlıları gibi sabahları ayna karşısında ıslatıp ıslatıp tara-yabilseydik. Kim bilir, belki de bu adı sanı duyulmadık şarkıcının saçları kıskançlık duygularımızı kabartmıştı; hoş uzata-bilseydik de hiçbir zaman onunki kadar uzun olmasına izin verilmezdi. Akıllı uslu çocuklar saçlarını kısacık kestirirdi; ideal tıraş bizi Yankilere benzeten tıraştı. Barış Manço'nun saçlarının eski zaman dervişlerinin saçlarına benzediğini fark etmem uzun sürmedi; o, ne kadar sıra dışı olursa olsun aslında bizden biriydi, bizim türkümüzü söylüyordu. Evet, önce yadırgadım, fakat sonra sevdim ve çalışmalarını dikkatle takip ettim.Meylim klasik müzikten yana olduğu için pek pop dinlemez, sadece kulak misafiri olurdum. Dinleyebildiğim birkaç pop şarkıcısı varsa biri, hatta birincisi Barış Manço'ydu.
Aradan yıllar geçti ve bir gün kendimi Tercüman gazetesinin Kültür Servisi şefi olarak buldum. Bu görevim sırasında tanıdığım yüzlerce kültür ve sanat adamı arasında Barış Manço da vardı; telefonla zaman zaman çeşitli konularda görüşüne başvururdum; birkaç defa da yüz yüze görüştük. O yıllarda, sık sık Kültür Bakanı olmak istediğini söylüyordu. Bir gün birlikte yediğimiz bir yemek sırasında kendisine niçin Kültür Bakanı olmak istediğini sordum. Gerekçelerinin beni tatmin etmediğini hatırlıyorum. O gün ona söylediklerimin doğruluğuna hep inanmışımdır. Kültürümüze bir sanatkâr olarak daha iyi hizmet ediyordu ve edebilirdi. Kültür Bakanı olduğu takdirde saçlarını ve bıyıklarını kesip yüzüklerini çıkarmak, takım elbise giyip kravat takmak zorunda kalacak, bürokrasinin ayak oyunları karşısında şaşkınlığa ve hayal kırıklığına uğrayacaktı. Daha kötüsü, ister istemez seçimlere hangi partinin saflarında girerse artık o partinin adamı olarak bilinecek ve toplumun bir kesimi için az çok yabancılaşacaktı. Doğrusu "Kültür Bakanı olmak istiyorum!" derken takındığı ciddiyetin şakayla karışık olmasına bakarak birileriyle dalga geçtiğini ve fanteziler ürettiğini düşünürdüm; bir gün Kadıköy'den belediye başkanı adayı olunca hayretler içinde kaldım. Demek ki politikaya girmeyi gerçekten kafasına koymuş, üstelik daha büyük bir hedefe göz dikmişti; artık Kültür Bakanı değil, Cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Bu hevesin hüsranla sonuçlanıp hastahanede noktalandığını onu tanıyanlar hatırlayacaklardır.
Barış Manço, politikayı asla düşünmemesi gereken, uzun saçları, bıyıkları, çizmesi, cepkeni, kaftanı, folklorik takıları, yani kolyeleri, iri gümüş yüzükleri, kemer tokaları ve şarkılarıyla sıra dışı bir sanatkardı.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder