Kitabın 226. ve 227. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Kendini ısıttı, akşam yemekleriyle ilgilendi ve konuşmaya devam etti. Katsa çantalarım açıp battaniyelerini ve kıyafetlerini çam ağacının en alt dallarına asıp olabildiği kadar kurumalarını sağlamaya çalıştı. Tavşanın yağlı eti ateşin üzerinde cızırdamaya başlayınca Po da ona yardım etmeye başladı. Haritaları açıp ateşe yakın, nemli bir dala astı, Raffin'in verdiği ilaçları açtı ve inceleyip etiketlerini kurutmak üzere taşların üzerine koydu.
Tepeden düşen tek tük damlalara rağmen ateşin sıcaklığı ve yanan odun ve pişen etin kokusuyla gayet konforlu bir kampları olmuştu. Katsa ateşi canlı tutuyor ve Po'nun konuşmalarına gülümsüyordu. O gece kısmen kuru battaniyesine sarılıp kendi başına her nerede olursa olsun hayatta kalacağından emin olarak uykuya daldı.
Gecenin bir vakti panik içinde Po'nun gidip kendisini yalnız bıraktığından emin olarak uyandı. Ama belli ki bu yalnızca gördüğü bir rüyanın üzerinde bıraktığı histi çünkü Po'nun uyurken alıp verdiği nefesi yağmura rağmen duyabiliyordu. Sırtüstü dönüp doğrulduğunda Po'nün yanında yattığını fark etti. Uzandı ve omzuna dokundu. Yalnızca emin olmak için. Onu terk etmemişti. Oradaydı ve Sunder ormanlarında Monsea sınırına doğru yoldaydılar. Tekrar uzandı ve Po'nun uyuyan bedenini karanlıkta izledi.
Eğer gerçekten buna ihtiyacı varsa, sonunda Po'nun korumasını kabul edecekti. Arkadaşının yardımını almaktan gurur duyduğu söylenemezdi. Ama zaten Po ona binlerce kez yardım etmişti.
Katsa da onu seve seve korurdu. Onun için kötüye giden bir dövüşte ya da barınağa, yemeğe veya yağmurda ateşe ihtiyacı olacak olursa Katsa bunları ona sağlardı. Ya da yapabileceği her ne olursa. Po'yu her türlü kötülükten korurdu.
İçi rahatlamıştı. Gözlerini kapadı ve tekrar uykuya daldı.
Katsa sabah uyandığında sorunun ne olduğunu bilmiyordu ama Po'ya karşı kızgındı. Hiçbir açıklaması yoktu ve muhtemelen Po da bunun farkındaydı çünkü hiç soru sormuyordu. Yalnızca yağmurun durması üzerine bir şeyler söylemiş ve battaniyesini toparlarken Katsa'yı izlemişti ama Katsa'nm kasıtlı olarak ona bakmadığını anlayınca eşyalarını atlara yüklemişti. Yola çıktıktan sonra da Katsa, Po'ya bakmadı. Katsa'nın kızgınlığının yaydığı gücü kaçırması mümkün olmadığı halde Po tek bir yorum yapmamıştı.
Kendisine yardım ve koruma sunacağı için kızgın değildi. Bu kibirlenmek olurdu ki Katsa, kibrin aptalca olduğunu çoktan anlamıştı, tam tersine alçakgönüllü olmak için çaba sarf ediyordu. Bunu öğrenmesi de Po'nun ona yaptığı iyiliklerden biriydi. Tevazu hakkında düşünmesini sağlamıştı. Ama bu öyle değildi. Katsa'ya, bu kadar güveneceği, kendisini bu kadar teslim edeceği birisini istiyor mu diye sorulmamıştı. Katsa'ya, olur da giderse onu artık koruyamayacak olduğu için değil, yalnızca dostluğundan uzak kalacağını düşünerek korktuğu birini istiyor mu diye sorulmamıştı. Ayrıca Katsa'ya kimin arkadaşlığını istediği sorulmamıştı.
Katsa kendi kafasında dönüp duran bu fikirlerden sıkılmıştı. Kendi kabuğuna çekilip somurtmaya başladı ve kafasındaki bütün düşünceleri kovmaya çalıştı.
Atlarını dinlendirmek için yağmur sularıyla yükselen bir gö-letin yanında durduklarında Po, sırtını bir ağaca yasladı ve bir parça ekmek koparıp yemeye başladı. Sessiz ve sakin bir şekilde Katsa'yı izliyordu.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder