Kitabın 154. ve 155. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
"Haberin olsun diye söylüyorum, tam burada oturuyorum," dedi annem. "Yanındayım. Annen. Sen küçücük bebekken ilk adımlarını attığın sırada elini tutan kadın."
"Arkadaşça," diye açıklama yaptım ve dönüp onu da yanağından öptüm.
"Bana çok arkadaşçaymış gibi gelmedi," dedi Augustus sadece benim duyabileceğim bir sesle. Büyük Jestlerin Me-taforlara Meyilli Augustusu'ndan ortaya şaşkın, heyecanlı ve masum Gus çıktığı zaman kelimenin gerçek anlamıyla ona karşı koyamıyordum.
Detroit'e yaptığımız kısa uçuştan sonra uçaktan indiğimizde küçük, elektrikli bir araba bizi karşıladı ve Amsterdam uçağının kapısına götürdü. Bu uçaktaki her koltuğun arkasında televizyon ekranı vardı, bulutların üstüne çıktığımızda Augustus'la kendi ekranlarımızdan aynı anda aynı romantik komedi filmini seyredebilmek için zaman ayarlaması yapmaya çalıştık. Fakat oynatma düğmesine mükemmel bir zamanlamayla basmamıza rağmen onun filmi hep benimkinden birkaç saniye önce başladığı için her komik sahnede ben esprinin ne olduğunu henüz duymaya başlamışken o kahkahalara boğuluyordu.
Annemin, uçuşun son birkaç saatinde uyumamız konusunda büyük planları vardı, böylece sabah sekizde indiğimizde hayatı iliklerine kadar sömürebilmemiz filan için kendimizi şehrin sokaklarına vuracaktık. Bu yüzden film bittikten sonra hepimiz uyku hapı aldık. Annem saniyeler içinde bayıldı ama Augustus'la ikimiz bir "süre daha pencereden dışarıyı seyrettik. Bulutsuz bir gündü ve güneşin batışını göremesek de gökyüzünün buna nasıl karşılık verdiğini izleyebiliyorduk.
"Tanrım, çok güzel," dedim daha çok kendi kendime.
'"Doğan güneş sönmekte olan gözlerini alıyordu,'" dedi, Görkemli Izdtrap'tan alıntı yaparak.
"Ama güneş doğmuyor ki," dedim.
"Bir yerlerde doğuyor," diye karşılık verdi, hemen ardından
ekledi: "Gözlem: Bir süreliğine dünyanın çevresinde gündoğu-munu kovalayabilecek kadar hızlı bir uçakla uçmak muhteşem olurdu."
"Ayrıca daha uzun yaşardım." Yan yan bana baktı. "Görecelilikten filan işte." Hâlâ kafası karışık görünüyordu. "Olduğumuz yerde durmaya nazaran hızlı hareket ettiğimizde daha yavaş yaşlanıyoruz. Yani şu anda bizim için zaman yerdeki insanlara göre daha yavaş akıyor."
"Üniversiteli hatunlar," dedi. "Çok zeki oluyorlar."
Gözlerimi devirdim. (Gerçek) diziyle benimkine vurdu, ben de aynı şekilde karşılık verdim. "Uykun geldi mi?" diye sordum.
"Kesinlikle hayır," diye yanıt verdi.
"Evet," dedim. "Benim de gelmedi." Uyku hapları ve narkotik ilaçlar beni, normal insanları etkilediği gibi etkilemiyordu.
"Bir film daha izleyelim mi?" diye sordu. "Hazel Done-mi'nden bir Portman filmi var."
"Senin seyretmediğin bir şey olsun."
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder