1 Nisan 2014 Salı

Firar

Firar, Alice Munro tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Can Yayınları, Öykü, 9789750719653, 351 Sayfa, Mart/2014
Kitabın 216. ve 217. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Kafenin sahibi Mr. Palagian tabelaya rağmen asla gülümsemez, mecbur kalmadıkça kimseyle tek kelime konuşmazdı.
Yine de kafe, öğlenleri ve öğleden sonranın ilerleyen saatlerinde müşterilerle dolup taşıyordu. Müşterileri liselilerdi; çoğu dokuzuncu, onuncu ve on birinci sınıf öğrencileri. Ortaokuldan büyük çocuklar da geliyordu. Kafenin başlıca cazibesi herkesin sigara içebilmesiydi. On altı yaşının altında gösterenler sigara satın alamıyordu ama. Mr. Palagian bu konuda çok katıydı. Sana yok, derdi, boğuk, tekdüze sesiyle. Sana yok.
Bu arada bir kadın yardımcı almıştı işe; yaşı tutmayan biri, kadından sigara almaya çalıştığında kadın gülerdi.
"Sen kimi kandırıyorsun, bebek surat?"
Ama on altı yaşını geçmiş biri küçüklerden para toplayıp on-on beş paket satın alabiliyordu.
Yasanın sözü, diyordu Harry.
Harry öğle yemeklerini orada yemekten vazgeçti -çok gürültülü oluyordu- ama kahvaltıya gidiyordu hâlâ. Günün birinde Mr. Palagian'ın yumuşayıp hayat hikâyesini anlatacağını umuyordu. Harry'nin yazacağı kitaplarda kullanabileceği çeşitli fikirlerle dolu bir dosyası vardı ve sürekli hayat hikâyeleri toplardı. Mr. Palagian gibi biri -hatta o şişman, dobra kadın garson bile- çok satanlar listesine girebilecek çağdaş bir trajedi ya da macera barındırıyor olabilir içinde, diyordu.
Hayatta önemli olan, diyordu Harry, Lauren'a, dünyayla ilgilenerek yaşamaktır. Gözlerini açıp karşılaştığın herkesin içinde barındırdığı potansiyeli -insanlığı- görmek. Farkında olmak. Lauren'a öğreteceği bir şey varsa o da buydu. Farkındahk. Lauren kendi kahvaltısını kendi hazırlardı, genellikle süt yerine akçaağaç şurubuyla tahıl gevreği. Eileen kahvesini yatağına götürüp yavaş yavaş içerdi. Konuşmak istemezdi. Gazetede çalışarak geçecek günü göğüslemek için kendini hazırlaması gerekirdi. Kendini yeterince hazır hissettiğinde -Lauren okula gittikten bir süre sonra- yataktan kalkar, duş alır, fütursuzca kışkırtıcı kıyafetlerinden birini giyerdi. Sonbaharın ilerlediği bugünlerde kıyafeti genellikle bol, kocaman bir kazak, kısa deri etek ve göz alıcı renklerde çoraplardı. Tıpkı Mr. Palagian gibi Eileen de o kentte yaşayan herkesten farklı görünmeyi kolaylıkla beceriyordu ama o, kısacık kesilmiş siyah saçları, ünlem işaretine benzeyen ince altın küpeleri ve uçuk eflatun gözkapaklarıyla, Mr. Palagian'ın tersine güzeldi. Gazetedeki tavrı net ve kendinden emin, ifadesi mesafeliydi ama stratejik ve canlı tebessümlerle soğukluğunu telafi ederdi.
Kentin sınırında bir ev kiralamışlardı. Arka bahçenin hemen arkasında tatil köyünü andıran vahşi bir doğa manzarası uzanıyordu: kayalık tepeler, granit yamaçlar, mazılı bataklıklar, küçük göller ve aralarında kavak, kırmızı akçaağaç; Amerika melezi ve ladinlerden oluşan bir orman. Harry eve bayılıyordu. Bir sabah uyanıp arka bahçede bir sığın görebileceklerini söylüyordu. Lauren okuldan eve döndüğünde güneş gökyüzünde alçalmaya başlamıştı bile; sonbahar gününe hâkim olan ılık havanın sahte olduğu anlaşılmıştı. Evin içi soğuktu ve akşamki yemeğin, bayat kahve telvelerinin, Lauren'ın atmakla yükümlü olduğu çöplerin kokusu içeriye sinmişti. Harry bir kompost yığını yapmaktaydı - gelecek yıl sebze ekmeye niyetliydi. Lauren soyulmuş kabuklar, elma göbekleri, kahve telvesi ve yemek artıklarıyla dolu kovayı, içinden bir sığının ya da ayının çıkıp gelebileceği ormanın kenarına götürdü.


Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder