Kitabın 284. ve 285. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Selda Hanım, en sonunda Denizi özgür bıraktığında genç kız afallamış bir haldeydi. Tuna'ya dair öğrendiği detaylar canını sıkıyordu. Hem ailesiz olması, hem de evliliğin kıyısından dönmesi... Ve sonra Tuna'nın kendisi hakkında söylediği sözleri hatırladı. Yo, hayır! İntikam planı hâlâ geçerliydi. Havuza girmeye pek hevesli olmasa da, planını unutmayacaktı.
Ahmet'ten uzak bir noktada suya atladı. Yüzmeyi çok iyi bilmiyordu ancak açık denizde olmadığı için de rahattı. Bir süre boyunca suyun yatıştırıcı etkisiyle huzur buldu. Ancak huzuru kısa sürmüştü.
"Nasıl Tuna Üstüner'den kaçıp buraya gelebildin?"
Ahmet'in sesini tam kulağının dibinde işiten Deniz, suya biraz daha gömüldü. Siyah bikinisi incecik iplerle değil, kalın askılarla yapılmış olsa da ona kendini teşhir etmek istemiyordu.
"Yüzeceğimi bilmiyor," diyerek doğruyu söyledi.
Ahmet dalga geçer gibi güldü. "Artık biliyor," diyerek başıyla uzaktaki adamı işaret etti.
Deniz kafasını korkuyla çevirdi. Yüzüne yapışan saçları eliyle çekerken, bakışları Tuna ile buluştu. Adam kaskatı bir halde, uzak bir noktada dikiliyordu. Üzerine beyaz, yakalan yukarı kaldırılmış polo yaka bir tişört, altına ise dizden biraz yukarıda biten lacivert bir deniz şortu giymişti. Genç kız onu görünce Ahmet'ten daha da uzaklaştı. Tuna kendisine çatık kaşlarla bakıyordu ve Deniz çenesine kadar suya gömülmek dışında bir şey yapamıyordu. Belki de hepten suya gömülmeli ve Tuna onu öldürmeden önce kendisi bu işi yapmalıydı! Yine de-onu kızdırdığım bilse bile-zerre kadar pişman değildi. Ancak ölmek için hâlâ çok gençti.
Tuna ise Deniz'i gördüğünde adım atmayı unuttu. Telefon görüşmelerini ve işlerini hallettikten sonra o deli kızın kendisine hissettirdiği her türlü duygudan kaçmak, kurtulmak için yüzmek iyi bir fikir gibi gelmişti. Bu amaçla da otelin eşsiz bahçesindeki havuza gelmişti. Ahmet'i seçtikten sonra da rahatsızca gerinip diğer uca gitmeyi düşündü. Yanındaki kıza dikkat etmediği halde yüzünü görünce bir anda durdu. Sonra da onu gördü! Deniz'i... O küçücük şeyler içinde olduğunu anlamak zor değildi ve daha beteri Ahmet neredeyse kıza yapışık halde duruyordu. Yoğun bir öfke damarlarına girdi, kanında dolaştı ve en sonunda gözlerinde birikti. Başını hafifçe eğip, öfkeli bakışlarım doğrudan kızın gözlerine dikti. Neden bu denli sinirlendiğini kendisi de anlamıyordu...
Sonra o da havuza yöneldi.
Deniz, gözlerini Tuna'nın üzerinden çekmeden, "Sanırım gitsen iyi olacak," dedi Ahmet'e. Oysa genç adam çoktan başka bir tarafa kulaç atmaya başlamıştı bile. Deniz, Ahmet'in sağlığım düşünüp onu ikaz etmişti, ancak kendi sağlığını kim düşünecekti? Hele böyle bir adam karşısında... Tuna hızlı adımlarla havuzun başına geldi. Hâlâ öfkeyle Deniz'e bakıyordu. Tişörtünü kavradı ve seri bir hareketle kafasından çekip çıkardı. Genç kız bu manzarayı nefessiz izledi. Tuna'nın çıplak gövdesi ve esmer tenini gördüğünde dudakları gayri ihtiyarı aralandı.
"Patronluğu bırakıp Biscolata reklam yıldızı olmalısın," diye mırıldandı Deniz ve adamı zevkle izlemeye devam etti.
Tuna, gergin kaslarını tüm kadınlara adeta leziz bir seyirlik gibi sunarken, tişörtünü rastgele bir şezlongun üzerine fırlattı ve tüm havuzu inleten artistik bir hareketle suya atladı. Deniz hareket etme kabiliyetini yitirmişti ve bildiği azıcık yüzme yeteneği de silinmişti. Havuzun kenarlarım tutup öylece dururken, bir anda sudan çıkmak istedi. Evet, kesinlikle çıkmalıydı! Ellerini betona yasladı ve bedenini kaldırdı. Tam çıkıyordu ki kalçasından tutularak hızla yeniden havuza itildi. Sırt üstü suya düştü ve dibe batmaya başladı. Panik ve endişeyle suyun altında çırpınırken, ne yapması gerektiğini bilemediğinden nefessiz kalmıştı. Saniyeler sonra belindeki o iri ellerle yeninde suyun yüzeyine çekildi.
Ahmet'ten uzak bir noktada suya atladı. Yüzmeyi çok iyi bilmiyordu ancak açık denizde olmadığı için de rahattı. Bir süre boyunca suyun yatıştırıcı etkisiyle huzur buldu. Ancak huzuru kısa sürmüştü.
"Nasıl Tuna Üstüner'den kaçıp buraya gelebildin?"
Ahmet'in sesini tam kulağının dibinde işiten Deniz, suya biraz daha gömüldü. Siyah bikinisi incecik iplerle değil, kalın askılarla yapılmış olsa da ona kendini teşhir etmek istemiyordu.
"Yüzeceğimi bilmiyor," diyerek doğruyu söyledi.
Ahmet dalga geçer gibi güldü. "Artık biliyor," diyerek başıyla uzaktaki adamı işaret etti.
Deniz kafasını korkuyla çevirdi. Yüzüne yapışan saçları eliyle çekerken, bakışları Tuna ile buluştu. Adam kaskatı bir halde, uzak bir noktada dikiliyordu. Üzerine beyaz, yakalan yukarı kaldırılmış polo yaka bir tişört, altına ise dizden biraz yukarıda biten lacivert bir deniz şortu giymişti. Genç kız onu görünce Ahmet'ten daha da uzaklaştı. Tuna kendisine çatık kaşlarla bakıyordu ve Deniz çenesine kadar suya gömülmek dışında bir şey yapamıyordu. Belki de hepten suya gömülmeli ve Tuna onu öldürmeden önce kendisi bu işi yapmalıydı! Yine de-onu kızdırdığım bilse bile-zerre kadar pişman değildi. Ancak ölmek için hâlâ çok gençti.
Tuna ise Deniz'i gördüğünde adım atmayı unuttu. Telefon görüşmelerini ve işlerini hallettikten sonra o deli kızın kendisine hissettirdiği her türlü duygudan kaçmak, kurtulmak için yüzmek iyi bir fikir gibi gelmişti. Bu amaçla da otelin eşsiz bahçesindeki havuza gelmişti. Ahmet'i seçtikten sonra da rahatsızca gerinip diğer uca gitmeyi düşündü. Yanındaki kıza dikkat etmediği halde yüzünü görünce bir anda durdu. Sonra da onu gördü! Deniz'i... O küçücük şeyler içinde olduğunu anlamak zor değildi ve daha beteri Ahmet neredeyse kıza yapışık halde duruyordu. Yoğun bir öfke damarlarına girdi, kanında dolaştı ve en sonunda gözlerinde birikti. Başını hafifçe eğip, öfkeli bakışlarım doğrudan kızın gözlerine dikti. Neden bu denli sinirlendiğini kendisi de anlamıyordu...
Sonra o da havuza yöneldi.
Deniz, gözlerini Tuna'nın üzerinden çekmeden, "Sanırım gitsen iyi olacak," dedi Ahmet'e. Oysa genç adam çoktan başka bir tarafa kulaç atmaya başlamıştı bile. Deniz, Ahmet'in sağlığım düşünüp onu ikaz etmişti, ancak kendi sağlığını kim düşünecekti? Hele böyle bir adam karşısında... Tuna hızlı adımlarla havuzun başına geldi. Hâlâ öfkeyle Deniz'e bakıyordu. Tişörtünü kavradı ve seri bir hareketle kafasından çekip çıkardı. Genç kız bu manzarayı nefessiz izledi. Tuna'nın çıplak gövdesi ve esmer tenini gördüğünde dudakları gayri ihtiyarı aralandı.
"Patronluğu bırakıp Biscolata reklam yıldızı olmalısın," diye mırıldandı Deniz ve adamı zevkle izlemeye devam etti.
Tuna, gergin kaslarını tüm kadınlara adeta leziz bir seyirlik gibi sunarken, tişörtünü rastgele bir şezlongun üzerine fırlattı ve tüm havuzu inleten artistik bir hareketle suya atladı. Deniz hareket etme kabiliyetini yitirmişti ve bildiği azıcık yüzme yeteneği de silinmişti. Havuzun kenarlarım tutup öylece dururken, bir anda sudan çıkmak istedi. Evet, kesinlikle çıkmalıydı! Ellerini betona yasladı ve bedenini kaldırdı. Tam çıkıyordu ki kalçasından tutularak hızla yeniden havuza itildi. Sırt üstü suya düştü ve dibe batmaya başladı. Panik ve endişeyle suyun altında çırpınırken, ne yapması gerektiğini bilemediğinden nefessiz kalmıştı. Saniyeler sonra belindeki o iri ellerle yeninde suyun yüzeyine çekildi.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder