4 Şubat 2013 Pazartesi

Ece Temelkuran - Düğümlere Üfleyen Kadınlar, okuma parçası



TUNUS

Kaçıyoruz. Saatte 140 kilometre hızla Tunus'un güneyine doğru giden beyaz bir arabanın arka koltuğunda, ortadayım. Solumda sarı peruğu başından kaymış, taş kesmiş bir kadın, öteki tarafımda bacağını durmadan sektiren, kel başını beyaz bir baş örtüsüyle saklayan başka bir kadın. Arabayı sol gözü olmayan ihtiyar bir adam sürüyor: Ön koltuktaki beyaz saçlı, eflatun ipekler giymiş yaşlı kadın ise son derece rahat, pencereyi açıp yüzünü rüzgâra veriyor.

Kel kadın, "Nereye gidiyoruz?" diye soruyor. Yaşlı "Güneye" diyor. Kel kadın kızgın, ısrar ediyor:

"Ne kadar güneye?"

Yaşlı kadın cevap veriyor:

"Epey!"

Oysa ben biraz önce İstanbul'a gidiyordum. Şimdi ise hayatımın en muhteşem ve en korkunç yolculuğuna çıkıyorum. Hikâyenin nasıl başladığını hatırlıyorum ve bugün bile inanamıyorum.

    1. Bölüm

  Uyumaya kararlıyım. Fakat terliklerin sesini duydum otelin taş merdivenlerinde. Çıplak ayakların deri terliklere yapışıp ayrılırken çıkardığı sesi duydum. Onca düğün patırtısına rağmen üstelik. Tiz zılgıtlar ve havai fişekler arasında. Kadındı muhakkak. Hafif ve gençti. Sonra bir kadın daha tırmandı merdivenleri. Duydum. Onun ayaklarının ne kadar küçük olduğunu duydum. Gecelik giydiklerini, kumaş sesini duydum, ince pamuklu. Geceliklerinin boyunu, adımlarının darlığından etek genişliğini bile duydum ve muhakkak beyaz olduklarını. Fakat hayata bulaşmak istemediğim bir gece. Gazetedeki işimden atılmışım. Tadım yok.

  Sadece mağlup değil aynı zamanda açım. Çünkü resepsiyondaki kızın, yanlış yaptığı kayıt işlemlerine gösterdiğim tepkinin intikamını aldığını geç anladım. Gecenin bir vakti "Tabii tabii" dedi, gözlerinde aslında şeytani olduğunun sonra farkına vardığım boş bir bakışla.

   Küçük gerilimimizden sonra "Bu saatte Eski Şehir'in içinde açık bir lokanta var mıdır?" diye sormuştum. "Tabii tabii!" demişti kız da. Böylece Eski Şehir'in zifiri karanlık labirentinde kayboldum. Gölgeler çıkıyor her dehlizden. Tanımadığın bir şehre gece vardığında muhakkak yanlış yöne yürüyüp gördüğün türden gölgeler. Sabah kalktığımda, "Tam aksi yöne yürüseymişim şehrin kalbine varacakmışım" diyeceğim, biliyorum. Ama gece yolcusunun kör talihini kandırmak mümkün değil. Adımlarıyla beni nişan alan gölgelerden güç bela sıyrılıp Dar el-Medina Oteli'nin, penceresi kesinlikle yanlış tarafta olan odasına zor attım kendimi. Suudi kanallarında bol Kuran-ı Kerim'li nafile bir gezinmeden sonra, internet de çalışmayınca ve odanın içinde vızıldayan tek sivrisineğin de öldürülemeyeceği kesinleştiği için... Uyumaya kararlıyım. İşte terliklerin sesini tam o sırada duydum.

Ece Temelkuran - Düğümlere Üfleyen Kadınlar

Everest Yayınları, Şubat 2013, Roman, sf 1, 2, 3, 4.

Bu alıntı tanıtım amacıyla yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder