12 Şubat 2013 Salı

Sevgi Soysal İçin Yazılar: "Ne Güzel Suçluyuz Biz Hepimiz!"

"Ne Güzel Suçluyuz Biz Hepimiz!"

- Seval Şahin, Önsöz

Sevgi Soysal benim için hep alaycı ve güçlü bir kadın olmuştur. Eserleriyle tanıştığımdan bu yana hayata dair ayrıksı düşünceleri, bir kadın olarak kendine ve dünyaya bakışındaki güç beni her zaman etkilemiştir. Sevgi Soysal'ı ne zaman okusam bana hep iyi gelmiştir. Sevgi Soysal'ın okuyucuları için de böyle olmalı ki; ölümünün 35. yılında Sevgi Soysal'ı konuşmak, onu aramıza alıp ona dair anlatılar kurmak için bir sempozyumun hazırlığına giriştiğimde davet ettiğim insanların pek çoğu beni geri çevirmediler. Dahası bu davetimin ardından gerek kabul edenler gerekse çeşitli sebeplerle bizlerle bulunamayacak olanlar hemen bana kendi Sevgi'lerini ve Sevgi Soysal'a ait anılarını anlatmaya başladılar. O zaman fark ettim ki Sevgi Soysal, onu tanıyan herkes üzerinde neredeyse büyülü bir etki bırakmıştı. İşte tüm bunlar neticesinde "Ne güzel Suçluyuz Biz Hepimiz - Ölümünün 35. Yılında Sevgi Soysal Sempozyumu" ortaya çıktı.


Sempozyum 29 - 29 Aralık 2011 tarihleri arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde gerçekleşti. Bu iki günlük sempozyum boyunca onun eserleri etraflıca incelendi. Elinizdeki kitap bu sempozyumun sonucunda oluşmuştur.

Kitabın ilk bölümünü açılış konuşmaları oluşturuyor. Sempozyumun açılış konuşmalarını Meral Özbek ve Sevgi Soysal'ın kızı Funda Soysal yaptı. Meral Özbek, Sevgi Soysal'ın kendi kuşağı için öneminden bahsetti: "...o, sadece edebiyatçılara değil, şimdi aramızda olan kızı Funda Soysal'a da ait, bizlere de ait, üstelik farklı kuşaklara ait. Kendi kuşağım adına, Sevgi Soysal'ın bizim için ne anlam ifade ettiğinden bahsederek söze başlamak isterim. Kendi kuşağım dediğim zaman, tabii ki, 70'lerin ikinci yarısındaki üniversiteli gençlikten bahsediyorum: dünyanın değişeceğine inanan, kendini geliştirmek isteyen tutkulu üniversiteli gençlikten. Örgütlü ve örgütsüz, dar ve geniş anlamlarıyla politik olan gençlikten."


Funda Soysal, annesi hakkında söyledikleriyle tüm dinleyenleri derinden etkiledi: "...gerçeklik iddiasına, yazdığı her satırda, "Bu benim!" diye beliren annem Sevgi Soysal'a dönersek... Onun bu öznel gerçeklik iddiasını sırf yazınsal bir pratik olarak görmek yanlış olur. Kiekegaard'ın da öngördüğü gibi, kendin olmak son derece ciddi bir iş. O 'tüm-kendi-kendilik' diye adlandırılan hali yakalayabilmek, ancak yaşamı da tamamen öyle yaşamakla mümkün. Bu açıdan bakınca, annemle ilgili bana yıllar içerisinde anlatılan pek çok anekdot çok daha anlamlı oluyor. Kurallara, biçimciliklere başkaldırışı, öyle bir inat, bir özgürlük savaşçısı filan olma hevesi yüzünden değil. Kurallardan ve biçimlerden öte onun için önemli olan, yoluna baş koyduğu, hep kendi öznelliği. Çünkü ancak onun peşinden giderse, buna cesaret ederse, bunu dile getirebilirse varacağı yerin, kurallara uyarak varabileceklerinden daha önemli, daha gerçek bir yer olacağına inanmış bir kere. O yüzden işte alaycılığı, bu hayatı kurallara uymak gereken bir oyunmuş, sanki insan kullanım kılavuzuyla dünyaya gelen bir makineymiş gibi yaşayanlara karşı..."


Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder