24 Mayıs 2013 Cuma

Joseph Roth - Radetzky Marşı | Kitaptan okuma parçası

# Joseph Roth - Radetzky Marşı | Kitaptan okuma parçası #

Radetzky Marşı” beni çok etkiledi. Bize çok şey anlatan, anlatmasına izin verilmesi gereken bir roman. Romanın hikâyeden ibaret olduğu ama tarihten büyük olduğu istisnai anlardan biri. - Hamdi Koç

                          

Birinci Bölüm

- 1 -

Trottalar yeni bir sülaleydi. Ataları, Solferino Meydan Savaşı'ndan sonra asalet payesi almıştı. Trotta, Slovenyalıydı. Doğduğu köy olan Sipolje'nin adı, asalet takısına eklenmişti. Kader onu özel bir işi gerçekleştirmek için seçmişti. Fakat o, kendi adının gelecek zamanların belleğinden silinip gitmesine neden oldu. Solferino Meydan Savaşı'nda piyade teğmeni rütbesiyle bir müfrezeye komuta ediyordu. Çarpışma başlayalı yarım saat olmuştu. Üç adım ötesinde, askerlerinin beyaz sırtlarını görüyordu. Müfrezesinin ilk sırası diz çökmüştü, ikinci sırasıysa ayaktaydı. Savaştan yengiyle çıkacaklarından çok emin olan askerlerinin keyfi yerindeydi. Ne de olsa dün cepheye gelmiş olan İmparator'un hesabına ve şerefine az önce iyice bir karınlarını doyurmuş, bolca da konyak içmişlerdi. Ancak ikide bir sıralardan yere yuvarlananlar oluyordu. Bunu gören Trotta hemen koşuyor, boşlukları dolduruyor, yaralananın veya şehit olanın sahipsiz kalmış tüfeğini alıp düşmanına ateş ediyordu. Keskin bakışlarla çevresindeki gelişmeleri izliyor, her yana kulak kabartarak kâh safları sıklaştırma kararı alıyor, kâh safları açıyordu. Tüfek takırtıları arasında tiz sesli yüzbaşının emirlerine kulak kabartırken keskin bakışlarıyla da mavi gri dumanların ardındaki düşman hatlarını izliyordu. İyice nişan almadan asla ateş etmiyor ve atışlarının her biri tam isabet ediyordu. Adamları onun hep yanlarında, gözlerinin hep üzerlerinde olduğunu biliyor, sesini duyuyor ve kendilerini güvende hissediyorlardı.

Düşman savaşa ara verdi. Birliğin başı sonu belli olmayan safları arasında komut yayıldı: "Ateş kes!" Yine de kimi askerlerin tüfeklerini doldurduğu, gecikmiş ve bir başına kalmış atışlarla ateşe devam ettiği duyuluyordu. Birlikler arasında yükselen mavi gri sis perdesi biraz dağılmıştı. Ordular şimdi birdenbire gümüşi, kapalı, fırtınaya gebe öğlen güneşinin sıcağında öylece duruyorlardı. Aradan çok geçmeden İmparator, yanındaki iki kurmay subayı, teğmen ile az önünde duran askerlerinin arasında görünüverdi. Eşliğindekilerden birinin uzattığı dürbünü gözlerine yaklaştırmak üzereydi. Trotta bunun ne anlama geldiğini biliyordu: Düşmanın geri çekilmekte olduğu farz edilse bile, yine de artçı birlikler mutlaka karşılarındaki Avusturyalılara yönelmiş durumdaydı ve dürbünü havaya kaldıran biri, ateş edilmeye değer bir hedef olduğunu düşmana belli ederdi. Şimdi bu hedef genç imparatordu. Trotta'nın yüreği ağzına geldi. Kendisini, alayı, orduyu, devleti, tüm dünyayı yok edebilecek tahayyül edilmez, sınırsız felaketin korkusuyla vücudundan soğuk terler boşandı. Dizleri tir tir titredi. Cephedeki acı yaşamın acı gerçeklerinden şu kadar olsun haberleri olmayan kurmay subayların o andaki sorumsuzluğu, genç piyade teğmenini görev yaptığı alayı tarihte ünlendiren bir davranışa zorladı. Hızla hükümdarın üzerine atıldı, iki eliyle omuzlarını kavradı ve onu kendine doğru çekti. Teğmen çok güçlü kavramış olacaktı ki, İmparator hızla yere yuvarlandı. Yanındakiler de üzerine atıldılar. Aynı anda kesinlikle İmparatorun yüreğini hedeflemiş olan bir kurşun Teğmen'in sol omzuna saplandı. İmparator tekrar doğrulmaya uğraşırken genç teğmen düştüğü yerde kaldı. Savaşa ara vermiş, tüfeklerini bırakmış askerler şaşkınlık içinde yeniden ateş etmeye başladılar. Yanındaki kurmay subayları, İmparator'u telaşla bu tehlikeli yerden uzaklaştırmaya çalışırken o, yerde yatan askerinin üzerine eğildi ve adının ne olduğunu sordu. Ancak çoktan kendinden geçmiş olan genç teğmen onu duymadı. Aynı anda alay doktoru, bir sağlık astsubayı ve sedye taşıyan iki er omuzları kısık, başları öne eğik, hızla koşarak yanlarına geldi. Kurmay subaylar, İmparator'u omuzlarından tutup tekrar aşağı çektiler. "Hemen Teğmen'le ilgilenin!" diye seslendi İmparator yattığı yerden, nefes nefes kalmış alay doktoruna.

Bu arada tüfekler susmuş, cephe yine sakinleşmişti. Yaralanmış Teğmen'in genç yardımcısı müfrezenin karşısına geçip ince sesiyle, "Komutayı ben devralıyorum!" diye haykırırken Franz Joseph ile yanındakiler yattıkları yerden doğruldular, sağlık subayı ile erler, Teğmen'i dikkatle kaldırıp sedyeye yatırdılar ve kar beyazı bir çadırın en yakın ilk yardım ve tedavi merkezi için çatı görevi gördüğü alay komutanlığına doğru geri çekildiler.

---

Joseph Roth - Radetzky Marşı | Can Yayınları, Roman, Çeviren Ahmet Arpad, 416 sayfa, Mart 2013.

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder