18 Haziran 2013 Salı

Alper Canıgüz - Alper Kamu, Cehennem Çiçeği | Kitaptan okuma parçası

# Alper Canıgüz - Alper Kamu, Cehennem Çiçeği | Kitaptan okuma parçası #

Alper Kamu'nun macerası devam ediyor. Alper Kamu Cehennem Çiçeği'yle adalet kavramını enine boyuna ve elbette kendince sorguluyor bu sefer...

              

1. baba yarısı, vefasız karısı

Bilirsiniz, insanlar doğar, ölür ve sonra büyür.

Ben de beş yaşımın baharında, payımı düşen ölümlerden nasiplenerekten yaşayıp gitmekteydim işte. Aylardan hep kasım, günlerden hep perşembe olan ve saatin hep öğleden sonra üçü gösterdiği kasvetli dünyamda, yemek masasının altına büzüşmüş harakiri yapmanın inceliklerine dair resimli bir kitabın sayfalarını çevirirken, sevgili validem her zamanki gibi çamaşır yıkıyor ve dışarıdan gelen seslere bakılırsa mahallenin kedileri de yakaladıkları bir kuşu parçalıyordu. Ortalama uğursuzlukta bir gündü anlayacağınız. Derken zil çaldı. Felaketlerin kokusunu alma konusunda dünyanın en yetenekli insanı olan annem çamaşır leğenini kenara fırlattığı gibi bir solukta kapıda bitti. Gelen babamdı. Hiç konuşmadan öylece duruyordu. Bir süre sessiz birbirlerine baktılar. Ben de olduğum yerden sessiz onlara baktım. Sonunda annem, "Nebi Abi?" dedi ve babam hıçkırıklara boğuldu. Evimize yaptığı ender ziyaretlerde, bana harçlık olarak her zaman tedavüldeki en büyük parayı vermesi hasebiyle az çok sempatimi kazanan Nebi Amcam'ın ölüm haberini işte böyle almıştım. Kim bilir, belki evimizi terk ettiği anda ilgili banknotu derhal anneme teslim etmem gerekmese, ona derin bir sevgiyle bağlanmış dahi olabilirdim? Netice itibarıyla insanın varlıkların en yücesi olduğunu ben söylemedim, değil mi?

Babam güç bela kendini tuvalete attı. Beş dakika kadar sonra dışarı çıktığında gözleri kan çanağına dönmüştü. Saçları ve yüzü ıslaktı. Çok seviyordum onu. Zaman zaman keşke bunu ona daha çok gösterebilsem diye düşünüyordum. Annemle bir şeyler konuştuktan sonra ceketini sırtına geçirdi. Yanına gidip, "Başın sağolsun baba," dedim. Eğilip beni öptü. Bir şey söylemedi. Sanırım ağzını açsa tekrar ağlayacaktı. "Nereye gidiyorsun?"

"Hiç... Hiçbir yere yavrum," dedi annem ve üzülerek belirtmeliyim ki bu, her zamanki sözlerinin mantığa uygunluk ortalamasının fazla altında sayılmazdı.

Babam bir iki yutkunup, "Amcanın evine oğlum," dedi. "Birkaç parça bir şey alacağım oradan."

"Ben de geliyorum," diyerek lastik ayakkabılarımı ayağıma geçirdim.

Annem bir trajedi sahnelemeye hazırlanıyordu ki babam kaş göz işaretiyle onu durdurdu. Ne de olsa kendisini daha önce gecenin bir yarısı İstanbul'un bir ucundaki meyhanelere kadar kovalamışlığım vardı ve kafama koyduğum şeyi, öyle ya da böyle mutlaka yapacağımı biliyordu.

Babamla gezmeye çıktığımız birkaç sefer amcamın evine de uğramıştık. Beyoğlu'nun izbe ara sokaklarından birindeki izbe bir apartmanın en izbe dairesinde oturuyordu. Evin içi, dışından bile daha berbat haldeydi. Bütün eşya, döküntü birkaç parça mobilya ile kırk yıllık siyah beyaz bir televizyondan ibaretti. Ortalığı öyle bok götürüyordu ki, ancak açlıktan ölmek üzere olan bir fare, sevdikleriyle helalleştikten sonra içeri adım atmaya cesaret edebilirdi. Rutubet, bir astımlıyı tek nefeste ölmüşlerinin yanına postalayabilecek düzeydeydi. Üstelik yoksul biri falan da sayılmazdı amcam. varlıklı değildi kuşkusuz ama iyi kötü bir emekli maaşına sahipti ve kendine daha düzgün bir hayat kurabilirdi. Peki neden böyle sefil bir hayat sürdürmeyi seçmişti?

Anneme göre, aşk yüzünden.

---

Alper Canıgüz - Alper Kamu, Cehennem Çiçeği | April Yayıncılık, Roman, 224 sayfa, Haziran 2013.

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Yazar fotoğrafı: Muhsin Akgün.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder