18 Haziran 2013 Salı

Ariane Bois - Hannah'nın Dünyası | Kitaptan okuma parçası

# Ariane Bois - Hannah'nın Dünyası | Kitaptan okuma parçası #

Nazi işgalinden İstanbul’a kaçan bir Yahudi kızın gerçek yaşamöyküsü... 

Ariane Bois hikâyesini, daha çocukken yakın tarihin en acımasız gerçeklerinden birine tanık olmuş annesinin dilinden anlatıyor. Hannah'nın Dünyası merhameti ve ihaneti birlikte yaşamış bir neslin hafızasındaki kayıtları okurlarına açan, dokunaklı bir roman.

               

"Bir gün çocuklar sizin nasıl insanlar olduğunuzu bilsinler diye, eğer sözcükleri çarpıtmak gerekirse, çarpıtacağım." - Jean Ferrat

- 1 -

"Sanırım bu senin" deme cüretini gösterdi, nefes nefese bir halde Roquette Sokağı'ndaki kızıl saçlı bir kıza yetişen Hannah. Elinde, tıpkı yüzü gibi, kıpkırmızı bir atkı tutuyordu. Üzerinde onunkinin aynısı gri bir okul üniforması olan kız arkasını bile dönmedi. Hannah, altlarında yay takılı o bacakların, sağa sola savrulan o kahverengi çantanın ve Paris'in sonbahar ışığında dallarından düşen ölü yaprakları andıran kızıl buklelerin peşinden koşmak zorunda kaldı. Şaşkın bir ifadeyle, sorusunu yineledi:

"Söylesene... Bu atkı senin mi?"

Bu kez, büyük kız olduğu yerde durdu ve yüzünü ona döndü. Sıratı çillerle kaplıydı ve burnu, o yusyuvarlak suratta uzun, çok uzun duruyordu. Gerçek bir yeşil, ıslak yeşillik rengi gözlerinin delip geçtiği Hannah mırıldandı:

"Bunu orada, yerde buldum..."

Sessizlik. Hannah söyleyecek bir şey arıyordu ki, tuhaf yaratık atkıyı ellerinin arasından çekip alırken ıslık gibi bir sesle şöyle dedi:

"Çok güzel... Ama şimdi beni rahat bırak. Yoksa seni onunla boğarım!"

Ardından, onları bir arada tutan lastiği koparmaya hazır, alevden saçlarını rüzgârda uçuşturarak o dayanılmaz koşusuna geri döndü.

Hannah bu kızı tanıyordu. Keller Sokağı'ndaki okulda, iki haftadan beri, onunla aynı sekizinci sınıfa gidiyordu. Adı Suzanne Dupuis'ydi. Ama kavgacı ellerinden ve gür sesinden ötürü herkes ona, saygı ve korku sinmiş bir sesle "Suzon" diyordu. Kız öğrencilerden biri ukalalık yaptığında ya da onun sözde kızıl kokusuyla alay ettiğinde yumruğunu kullanmakta tereddüt etmiyordu. Daha on yaşında, okulda sene kaybetmişti. Kadın sınıf öğretmenimiz onun pervasız ve serseri biri olduğunu söylüyordu, ama o bunu hiç umursamıyordu.

Hannah okul çantasının ağırlığına rağmen, tek ayak üzerinde sıçrayarak yürümeye devam etti. "Bana cevap vermiş olması bile tuhaf aslında..." diyordu kendi kendine. Suzon gibi bir kız, dokuz yaşında ve son derece çekingen bir kız çocuğuyla neden ilgilenecekti ki?

Hannah evinin bulunduğu Popincourt Sokağı'nın köşesini döndü. Neredeyse beyaza çalan sarı saçları ve iri gözleriyle peynirci Odette, onu tezgâhının arkasından neşeli bir tonda selamladı:

"Matmazel Behar, bugün nasılsınız?"

Odette'in René adında, tombul yanaklı ve dimdik saçlı bir oğlu vardı. Hannah'nın geldiğini görünce kıpkırmızı oldu. Bunun üzerine annesi, küçük kızı daha önce hiç görmediği yüzeylerle kaplı peynir parçalarını ya da bir kaşık ev yapımı taze kremayı tatmaya davet ederken kahkahayı patlattı. Kocaman perşöron atları her sabah, birbirine çarpınca Hannah'yı uyandıran devasa güğümlerin içinde süt getiriyordu. Bu gürültüyü ve atlar tarafından sokağın yukarısına doğru, Parmak Çocuk'un kayaları gibi oraya buraya saçılan dışkıları seviyordu. Bu semt onun hayatıydı. Yüreğinin huzur içinde attığı dört küçük arter: Popincourt Sokağı, Basfroi Sokağı, Roquette Sokağı, Sedaine Sokağı. Voltaire Meydanı'nın hemen yanı başında bir dörtkenar. Anne babasının yinelemekten büyük keyif aldıkları tabirle, bu "Küçük İstanbul", akordeon ezgileri, gazete satıcıları, bir evden diğerine hiç bitmeyen seslenmeleriyle asla gerçek anlamda uyumuyordu. Orada koltukçulardan, döşemecilerden, marangozhane işçilerinden ve cam cilacılarından oluşan küçük bir topluluk yaşıyordu. İnsanlar daracık kaldırımların üzerinde birbirleriyle çarpışıyor ya da öpüşüyorlardı. Bütün hafta çok sıkı çalışılıyordu. Pazar günleri, en güzel kıyafetlerini giyen dörtlü ya da beşli gruplar halinde dolaşırken, oğlanlar onlara ıslık çalıyor, konuşmaya çabalıyorlardı ve oralardaki birkaç kafe asla boş kalmıyordu. Laterna melodisi sanki semt sakinlerinin gidiş gelişlerine eşlik ediyor, adımlarına neşe ve huzur yüklüyordu. Orada, diğer Parislilerin biraz hor gören bakışlarından uzakta, kendi aralarında, evlerindeydiler.

---

Ariane Bois - Hannah'nın Dünyası | Everest Yayınları, Roman, Çeviren Süleyman Doğru, 250 sayfa, Haziran 2013.

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder