23 Temmuz 2013 Salı

Gözyaşlarının Tadı

Gözyaşlarının Tadı

Gözyaşlarının Tadı, Nafisa Haji | Feniks Yayınları, Roman, Çeviren Arzu Altınanıt, 424 sayfa, Temmuz 2013, 9786054726233.

Gözyaşlarının Tadı, Nafisa Haji'nin bu ikinci kitabı, bireylerin yaşamlarından yola çıkarak kültürel ve dinsel çatışmaları, geleneksel ve çağdaş farklılıkları vurgularken, büyük övgü alan ilk kitabı Alın Yazım'daki duygusallığı yakalamaktadır.

Gözyaşlarının Tadı, yasak bir aşkın ve ailevi noksanlıkların farklı nesilsel ve kültürel bakış açılarını iç içe sunan bir hikâyesi olan bu kitap, genç bir kadının kendini bulma yolculuğunda, dünya ve yaşam hakkında daha büyük gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmasına sebep olan sırların, acının, kimliğin ve umudun başarıdır.

Nafisa Haji, Hint-Pakistan kökenli bir Amerikalıdır. Los Angeles'ta doğmuştur. Eşi ve oğlu ile birlikte Kuzey Kaliforniya'da yaşamaktadır. İlk kitabı Alın Yazım Kuzey Kaliforniya Bağımsız Kitapçılar Derneği tarafından verilen "Yılın Kitabı Ödülü" finalistlerindendir. San Francisco Chronicle'nın en çok satanlar listesindedir ve 2009 yılının en dikkat çeken kitabı seçilmiştir.

                        

Birinci Bölüm

Jo

Hayatımda ilk şüphe duyduğumda onu yenmeye çalıştım ve bunun için gerçekten çaba harcadım. Bana öğretilene göre şüphe, şeytanın ektiği, isyankarlığa neden olan bir meyveydi. Ama benim şüphemin Tanrı ya da İncil ile ilgisi yoktu. Daha çok kendimle ilgiliydi ve beni çok uzaklara götürecekti. Aşkı ve sadakati uzata uzata o kadar uzaklara gidecektim ki kendimle barışık bir halde tekrar geri dönebilmeyi başarmadan önce taa kırılma noktasına kadar okyanusları ve kıtaları aşacaktım. O günlerde o yılanın tıslamasını -bilmek istemediğim şeyi bilmenin beni baştan çıkartmasını- duymamak için her şeyi yaptım. İlk başlarda sanki kendi gözlerinin sana söylediklerini inkar etmek mümkünmüş gibi gördüğümü görmezden gelerek fısıltılara kulak asmadım. Gerçek baştan çıkartma hikayesinin nasıl son bulduğunu biliyordum ve cennetten kovulmak istemiyordum.

Bu, onuncu sınıf boyunca kimseyle paylaşamadığım bir mücadeleydi. Soruları seslendirmek -kendi kafamda bile olsa- onları güçlendirmek, şüphenin varlığını kabul etmek, olası çöküşü hızlandırmak olacaktı.

Bu reddetme çabası beni o kadar sessizleştirdi ki bu dikkat çekmeyecek bir durum değildi.

Akşam yemeği sırasında annem "Son günlerde çok sessizsin Jo. Yanlış giden bir şey mi var?" diye sordu.

O bunu sorar sormaz babam çatalını bıraktı ve uzanıp eliyle alnıma dokundu. Ateşimin olmadığını fark edince başını sallayarak her zaman yaptığı gibi nasırlı parmağıyla burnumu sıvazladı ve atkuyruğumu çekti.

"Ateşi yok," dedi. "Sadece ateşi olunca susar. Normalde başka kimsenin ağzını açmasına izin vermez. Bu, senin için bir fırsat, Chris," diye devam etti konuşmasına. Chris, bembeyaz dişlerini ortaya çıkartan pırıl pırıl bir gülümsemeyle omuzlarını silkerek karşılık verdi ona. Manalı ve sevimli yüzünü aydınlatan bu parlak gülüş iletişim kurması için ihtiyacı olan tek şeydi. Annem bu yüzün binlerce kelimeden daha çok şey ifade ettiğini söylerdi her zaman. babam ise hoş sözler söyleme konusunda biraz tutumluydu; hatta cümlelerin sonunu bile nadiren getirirdi. Ama dinleme konusunda o kadar cimri değildi; ben büyürken maruz kaldığı kızsal ve çocukça gevezeliklerimi sabırla dinlerdi.

---

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder