Kitabın 31. ve 32. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Tepebaşı'nda Bir Doğum
İstanbul'un merkezi bir semti olan Tepebaşı'nda Haliç'e yukarıdan bakan yüksek tavanlı evin salonunda o gün bambaşka bir telaşın yaşandığı söylenecekti yıllar sonra bana.
Takvimler 13 Haziran 1925'i gösteriyordu ve Osmanlı'nın küllerinden doğan genç Türkiye kurulalı ve Cumhuriyet ilan edileli henüz iki sene bile olmamıştı.
13 Haziran 1925, yani doğduğum tarih, her bakımdan ilginçti ancak bunun tek sebebi benim doğmuş olmam değildi. 13 rakamının Talmud'daki ifadesi "sevgi"ydi öncelikle ve bu benim açımdan son derece önemliydi. Yıl 1925'ti, 25'in Talmud'daki anlamı ise "barış sevgisi"ydi. Bu iki hisse de yani "barış"a da, "sevgi"ye de bütün ömrüm boyunca bağlı kalacak, politik girişimlerimde de yine bu iki hedef için yoğun çaba sarf edecektim.
Yakın tarihe meraklı olanların gayet iyi bildiği gibi, bizim ailenin mesken tuttuğu Tepebaşı, Tanzimat yıllarından beri hayli hareketli bir mekândı. Kır gazinoları, elçilikler, tiyatrolar, kumpanyalar, aile çay bahçeleri... 1892'de İstanbul'un Avrupa standartlarındaki ilk oteli olarak açılan ve kısa sürede bölgenin ayrılmaz parçası haline gelecek olan Pera Palas Oteli de, benim doğumumu bekleyen Şeyh Han'a tam cepheden bakıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, Şeyh Han, bizim ailenin mekân tuttuğu Gül Apartmam'nm eski ismiydi ve yine doğrusunu söylemek gerekirse, Pera Palas'a cepheden bakan da bizim evin ta kendisiydi. Çok eski ve tarihi bir bina olan Şeyh Han, Gül Apartmanı ismini alacaktı daha sonra. Gül Apartmanı ise kentin gelişmesine ve değişmesine paralel bir seyir izleyerek yerini otellere bırakacaktı.
Benim doğduğum yerde son olarak İstanbul Etap Oteli vardı. İstanbul Etap da, İstanbul'un bir fırtına hızıyla yaşadığı değişimden payına düşeni almakta gecikmeyecek ve bir süre sonra parlak neonlarını The Marmara Pera olarak yenileyecekti. Bu satırlar yazılırken değişmediyse eğer, bir tek Pera Palas kaldı yerli yerinde!
Ancak bizim evdeki telaşın sebebi, Pera Palas'ın her zaman kalabalık olan lobisi veya misafirlerinin rengarenk şapkaları değildi. Telaşın sebebi, benim çok geçmeden dünyaya gelecek olmamdı. Gerçi daha önce de benzer telaşlar yaşanmıştı aynı evin aynı salonunda ama anlaşılan bu seferki bir başkaydı... Ağabeyim Sami'nin 1922'deki, ablam Şarlot Sara'mn 1924'deki doğumunda da benzer bir telaş söz konusuydu elbette. 2002'de kaybedeceğim ağabeyim Sami Kamhi üç yaş büyüktü benden, ablam Şarlot Sara Kamhi ile aramızda ise sadece bir yaş vardı. O zamanlar, şimdi olduğu gibi çocuğun cinsiyeti önceden tespit edilemediği için, bu telaşa bir miktar heyecan da karışıyordu.
Doğumların neredeyse tamamının evlerde yapılması da hem telaşın, hem heyecanın bir başka sebebiydi. Doğum zamanı yaklaşınca eve bir doktor çağrılıyor ve bebeğin dünyaya gelişine o nezaret ediyordu.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder