24 Ekim 2013 Perşembe

İçimizde Bir Yer

İçimizde Bir Yer, Ahmet Altan  tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Deneme, 9786051416267, 151 Sayfa, Mart/2013
Kitabın 22. ve 23. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

HAZZIN HARİTASI
Ben onu tanıdığımda artık neredeyse yaşlılığını bile geride bırakacak çağlardaydı, yaşını kimse bilmezdi, ıssız bir peronda son treni beklerken ayaklarının dibindeki bir karınca yuvasını seyrederek oyalanmaya çalışan gamsız bir yolcu gibi hayata da, insanlara da aldırmaz bir ilgi göstererek yaşardı.
İri gövdesini, koca memelerini rahatça taşıyarak hep dik tutar, ilgimi çekecek bir iştahla yemek yerdi.
Artık hiçbir yaşla tanımlanamayacak kadar yaşlı olmasına karşın garip bir cinsellik rayihasını hep kendisiyle birlikte dolaştırırdı, aşk hikâyelerini, küçük kaçamaklara ait dedikoduları yemeklere gösterdiği iştahla öğrenmek isterdi, duyduklarını bizim bilmediğimiz gizli bir tarihin ona bıraktığı anılarla kıyaslar gibi elindeki altının değerini dişine vurarak anlayan bir sarrafın dikkatiyle gözlerini kısarak dinler, sonra da çizgilerin arasında kaybolmuş dudaklarında beliren alaycı bir gülümsemeyle "Hıh!" derdi.

Herkesi ve her şeyi küçümserdi.
Bir kez bile kendisinden ya da geçmişinden söz ettiğini duymamıştım, dillere destan güzelliğini başkaları anlatırdı.
Bazen, ikimiz yalnız olduğumuzda inanılmaz derecede açık saçık hikâyeler anlatır, sonra da sanki anlattığı hikâyeyle beni bir oyunda mat etmiş gibi neşeli bir kahkaha atardı.
Öğüt verdiğini, akıl öğrettiğini, başkalarının işine karıştığını, yaşlılığın kendisine verdiği hakları başkalarına kendi görüşlerini kabul ettirmek için kullandığını hiç görmemiştim, ciddi konulardan konuşmaktan, dertleşmekten, acılarından, hastalıklarından, tecrübelerinden bahsetmekten hoşlanmazdı.
Yalnız bir keresinde, bir konuşmanın ortasında, "Herkes hazza koşar," demişti, sonra başını sallayıp, "Çok azı onun başında beklemeyi bilir," diye eklemişti.
Ne dediğini anlamamıştım.
Doğrusu pek aldırmamıştım da.
Bu iki cümle zihnimin karanlıklarında, kendisine anlam kazandıracak hiçbir tecrübeye rastlamadan denize bırakılmış iki balık gibi kaybolup gitmişti.
Hazzı ondan daha iyi bildiğimi, daha çok tadına vardığımı ve hazzın keyfini çıkartmak için kimsenin kılavuzluğuna ihtiyacım olmadığını sanıyordum.
Bir define avcısı gibi hazzı arıyordum, bulduğumda başında beklemek aklıma bile gelmiyordu, gençliğin o inanılmaz açgöz-lülüğüyle hemen tüketmeye uğraşıyordum, döküp saçarak, bulduğum hazdan alabileceğim zevkten çok daha azını alarak sarılıyordum hazza.
Aç birinin iyi bir yemeğin tadını almasının neredeyse imkânsız olduğunu, yemeğin gerçek lezzetini fark edebilmek için biraz doymuşluk gerektiğini çok sonraları öğrenecektim.
Rastladığını birkaç define sandığını yağmalarken aceleciliğimle neler kaybettiğimi kavrayamıyordum henüz.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder