Kitabın 5.6. ve 7. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
1. BÖLÜM
On iki yaşındaki David King ölmek için daha çok gençti. En azından o, böyle düşünüyordu.
Ama bunu bir de ona ateş edenlere anlatmayı deneyin.
Nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Kapıdan içeri adımını attığında duman birden gözlerini kör etmişti. Bir patlama yüzüne kayalar ve kim-bilir-daha-neler fırlatmıştı. Zemin sarsıldı ve ayakları yerden kesildi. Şimdi ahşap bir zeminde, ellerinin ve dizlerinin üstündeydi. Cam parçalan ve kıymıklar avuçlarına battı. Bir yerlerden her türden silahın sesi geliyordu. Kurşunlar vınlayarak kafasının üstünden geçip duvarlara gürültüyle isabet ediyor, havada uçuşan parçacıklar yanaklarına batıyordu.
Tamam, kurşunların onu nişan aldığından emin değildi. Silah sesleri hem yakından hem de uzaktan geliyor gibiydi.Fakat neticede eğer vurulursa, ateş edenlerin onu hedef alıp almadığının ya da silahlı bir çatışmanın ortasına atılacak kadar talihsiz olmasının bir önemi var mıydı? Sonuçta her iki türlü de ölecekti.
Duman biraz dağıldığında güneş ışıkları tavandaki okul otobüsü büyüklüğündeki delikten içeri girdi. Sadece tavanı değil, David tavan arasının kirişleri ile çentikli ve kenarları yanmakta olan çatıyı da görebiliyordu. Çok daha yukarıda mavi bir gökyüzü ve beyaz yumuşak bulutlar vardı.
Bulunduğu yer bir yatak odasıydı. Bir şifonyer yerde yan yatmaktaydı. Önünde de bir yatak vardı. Şilteye tutunarak kendini yukarı çekti.
Bir duvar infilak ederek sıva, kaya ve toz yağmuruna dönüştü. David geriye doğru uçtuğunda ciğerlerindeki hava patlarcasına dışarıya boşaldı ve tekrar yere yığıldı. Güçlükle soluk almaya çalıştı ama başaramadı. Yangının kesif kokusu -yanan tahtalar, kayalar ve leş gibi küf kokan başka bir şey-yoğun ve gri dumana karışarak burun deliklerine doldu. Dilini çimento tadı kapladı. Nihayet oksijen ciğerlerine ulaştığında, boğulmaktan kıl payı kurtulmuş bir yüzücü gibi sesli soluklarla onu içine çekti. Ciğerlerindeki duman ve tozun etkisiyle öksürdü. Ayağa kalktığında dengesini sağlamaya ve kafasını temizlemeye çalışarak, sakinleşmek için bir yere uzanana kadar yalpaladı.
Yerdeki bir delik yatağı yemeye çalışıyor gibiydi. Yatak batan bir gemi gibi yana yatıyor, uzakta kalan köşesi havaya kalkmış, David'e yakın tarafsa delikten içeri kayıyordu.Alevler battaniyelere sıçramıştı ve hızla yayılıyordu.
Dışarıda makineli tüfekler ateş etmeye başladı.
David yerinden sıçradı.
Bir dış cephe duvarına doğru sendeledi. Duvar çökmüş, üzerinde eskiden tavanın olduğu yerden neredeyse zemine kadar uzanan V şeklinde bir delik oluşmuştu. Birkaç metrede bir inşaat demirleri alçıdan dışarı fırlamıştı.
Yine silah sesleri geldi ve yeni bir patlamayla yer sarsıldı.
Yatak odasının duvarlarının arkasından gelen bir motor gürültüsü ve ritmik, metalik bir klik-klik-klik sesi midesini sıkıştırdı. Bu sesi düzinelerce savaş filminden tanıyordu: Bu bir tanktı. Giderek yaklaşıyor ve sesi artıyordu.
Duvara ulaşıp dizlerinin üzerine çöktü. Küçük bir köyün taş ve toprak caddelerine baktı. Bütün evler ve binalar en azından kısmen yıkılmış, bombalar ve kurşunlardan dolayı harap olmuştu. Sokaklar duvar parçaları, kiremitler ve hatta yıkılan binalardan dökülen mobilyalarla doluydu.
David'in gözleri sokaktaki bir cisme takıldığında nefesi gırtlağında kaldı. Çığlığını bastırmak ya da kusmasına mani olmak için avucunu ağzına görürdü. Bu, neredeyse tanınmayacak kadar kötü yaralanmış bir bedendi. Sırtüstü yatmış havaya çığlık atıyordu. David onun erkek mi kadın mı, çocuk veya yetişkin mi olduğunu bilemiyordu ve bunun bir önemi de yoktu. İnsan olması ve zarar görmesi, böylesine üzülmesi için yeterliydi. Gözlerini bu manzaradan çevirdi ve bir diğeriyle karşılaştı.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder