6 Kasım 2013 Çarşamba

41. Oda Mardinkapı

41. Oda Mardinkapı, Arzu Arınel tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Roman, 9786051416854, 386 Sayfa, Kasım/2013

Kitabın 14. ve 15.sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.


KIRIK KÖYÜN SIDIKASI VE DELİDAĞLI (EVVEL ZAMAN İÇİNDE)

Sonraları Kırıkkale diye anılacak kasabada o sıralar Mühimmat Fabrikası yeni yeni palazlanıyor buna mukabil demiryolunun adı geçmiyordu. Henüz Kale tepesiyle birleşip kasabalığa terfi etmemiş olan Kırık köyünü dünyaya tozlu topraklı bir patika bağlardı.
Köyü çorak bozkırdan ayıran yolun diğer yanındaki alçak dağlarda Delidağlı Merdan adında bir eşkıya hüküm sürer, ismi bölgedeki hemen her hanede bilinirdi.
Göğsünde çifte fişekliği, etrafında atlı serserileriyle Delidağlı, civar köyleri haraca keser, kimi soğuk kış gecelerinde baskınlar verip büyükbaş küçükbaş hayvan hırsızlığı yapardı. Yine de kimsenin yetkililere bu eşkıya bozuntusundan şikâyetçi olduğu duyulmamıştı.
Delidağlı'nın babası Hamit Ağa da muteber biri olarak bilinmezdi. Anlatılan oydu ki, Osmanlı'nın son dönemlerinde Sarıca Sekban kapılarında asker olarak beslenen ve Levent diye tabir edilen, işsiz güçsüz yarı eşkıya takımındanmış. Kırık köyünün kadı tasdikli son imamının evi yanıp köylünün doğum ve ölüm kayıtları kaybolalı epey vakit geçtikten sonra dahi ahali, babasının Delidağlı'yı Zilli Emine denen karıdan peydahlayıp at uşağı olarak yetiştirdiğini bilir ve anlatırdı.
İster piç olsun ister at uşağı, eşkıyaların itibar gördüğü, devletin elinin ermediği yerde yöre ahalisini koruyup kolladığı kadim zamanların adamıydı Delidağlı. O denli pis kokulu, iriyarı bir adam olmasa ve haracın tamamını kendi cebine atmasa, Kırık köyünün Robin Hood'u sayılabilirdi.
Hikâye bu ya! Delidağlı ve adamları, tabak gibi mehtabın bozkırı beyaz bir ışılda yıkadığı bahar gecelerinden birinde açık arazide yatmaya karar vermişler. Gökyüzü öylesine lacivert, öylesine berrak, öylesine ılık ve sakinmiş ki, Delidağlı'nın kaba saba dağlı gönlünde bile bir kıpırtı varmış. Gece ilerleyip kampçıların ateşi söndükten sonra dahi, Delidağlı başını koyduğu yassı kaya parçasında bir türlü uyku tutturamamış. Kâh sağa dönmüş kâh sola dönmüş, etrafındaki adamların horultularına, hırıltılarına basmış kalayı ve nihayet solgun hayallerin gözlerinin önünde cirit attığı tuhaf bir rüyaya dalmış.
An gelmiş, uykuyla uyanıklığın birbirine karıştığı, hangisinin baskın çıktığının bilinmediği bir zamanda bir kız belirmiş Delidağlı'nın karşısında.
Gecenin içinde hiç esinti olmasa da, kızın kara saçları kendi rüzgârıyla uçuşuyor, uzun beyaz elbisesinin etekleri dalgalanı-yormuş. Delidağlı, bu güzeller güzeli kızın gözlerinde kaybolup gittiğini, ruhunun çekilip teninin buz kestiğini belli belirsiz fark etmiş. Kız kendisine gülümseyip elini uzatmış, yetmemiş bir adımda Delidağlı'nın burnunun dibine kadar yaklaşıp kulağına eğilmiş ve "Merdan," demiş, "hani nerde kaldın? Beklemekten bir hal oldum bir türlü gelemedin! Taşıdığım çuval çuval altınla günler vardır yolunu gözlerim..."

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder