21 Şubat 2014 Cuma

Kırım Savaşı

Kırım Savaşı, Alan Palmer  tarafından yazılmıştır.http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Alfa Yayınları, Tarih, 9786051068336, 375 Sayfa, Şubat/2014
Kitabın 162. ve  163. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

SONUCA GİDEN HAFTALAR
Müttefik ordusunun Belbek Vadisi'nden denize doğru paralel yürüyüşü otuz saat kadar sürdü. Hava gündüzleri nemli, ortalık karardıktan sonra da sisliydi. Raglan'la adamları Simferopol yolunda ormanlık araziden çıkarken garip bir çatışma oldu. Severnaya'nm altı mil doğusunda Sivastopol'den uzaklaşan bir Rus kuvvetinin artçılarıyla karşılaşmışlardı. Hafif süvarilerinden daha çabuk tepki gösteren topçular, şaşırmış Rus piyadelerini dağıtarak erzak, giysiler ve lezzetli yiyeceklerle dolu birkaç arabayı ele geçirdiler. Fakat Raglan o gece huzursuzdu. Topçu birlikleri, fundalıkların içinden geçen patikaların darlığı yüzünden zorlanıyordu; Fransızlar daha bile kötü bir konumdaydılar: toplarını o gece için sönmüş bir volkanın kraterinin içinde toplamışlardı. Ertesi sabah Traktir'deki bir köprüden Çernaya Nehri'ni geçtikten sonra Kadıköy'e gelip de altında kırmızı kumtaşından yarlarla çevrili bir denizkulağı (lagün) görünce Raglan çok rahatladı. Orası Balaklava'nın iç limanıydı.
Cenevizli tacirler on altıncı yüzyılda Balaklava denizkulağmı keşfetmişler ve demirleme yerlerini korumak için yarın tepesinde küçük bir kale inşa etmişlerdi. Bu kale 1854'ün Eylül ayında pirinçten havan toplarıyla silahlı yetmiş yedek er tarafından korunmuştu ve bunlar, Kadıköy Platosu'ndan denize inmeye hazırlanan Raglan'la kuvvetinin öncülerine ateş açtılar. Ama bu sadece bir meydan okuyuş, bir jestti. Balaklava, iki tarafta da can kaybı olmadan zapt edilebildi. Tuğamiral Lyons'un sancak gemisi Agamemnon o vakte kadar denizkulağından çıkmıştı, Lyons da Niger firkateynini 26 Eylül Salı akşamı küçük Balaklava Limanı'na gönderdi. O akşam çan biçiminde bir beyaz çadır sırası platonun etrafını çevirirken, gemicilerle deniz piyadeleri köy yolu olarak barakalara ve kulübelere hizmet veren patikaya çıkmışlardı. Balaklava, hanımeli ve yabanasmalarıyla sarılı yeşil damlı evleriyle sanki bir sanat eseriydi; denizkulağının gümüş renkli sakin ve şeffaf suları da tam bir huzur tablosu oluşturuyordu. Daha yükseklerde meyve bahçeleri, onların altında da meyilli dar şeritler halinde balkabakları ve domates fideleri vardı. Dantel perdeler gibi sarkan misket üzümleri de olmasa, orası Batı İngiltere'nin bir suluboya resmi gibiydi. Tüfekli Piyade Alayından Henry Clifford, İngilizlerin gelmesini izleyen öğleden sonra kardeşine yazdığı mektupta, "Çevresi iki milden uzun olmayan çok güzel bir liman. Leğen biçiminde bir yer. Orada su bir değirmen havuzunda-kinden farksız, ama herhangi bir savaş gemisinin kıyıya sokulmasına olanak verecek kadar derin" diyordu. Mektubu oldukça iyimserdi: Kuşatma topları karaya çıkarıldığına göre, Sivastopol'ün düşüşü yakındı ve altı günden beri ilk kez subaylarla erler banyo keyfi yapabilecek, -üniformalarını da çıkarabileceklerdi- bu, iki haftadan beri yoksun kaldıkları bir lükstü. Teğmen Clifford her ikisinde de yanılıyordu: Aniden silah başına çağırılan birlikler, yıkanmadan karanın içlerindeki tepelerde gece nöbeti tutmaya gönderildiler. İçin için yanan Sivastopol'ün göklerinde Müttefik bayrakları dalgalanana kadar bir 346 gün daha geçecekti. Tuğgeneral Macintosh 1853 Kasımı başlarında İstanbul'daki İngiliz elçisi için, Sivastopol istihkâmlarının yaklaşık yirmi yıllık istihbarata dayalı ilk değerlendirmesini yaptığında Balaklava'yı "kuşatma için mükemmel bir cephanelik" olarak önermişti. Orası, Macintosh'un raporunu inceleyen Burgoyne tarafından da onaylanıyordu.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder