# Jojo Moyes - Senden Önce Ben | Kitaptan okuma parçası #
Jojo Moyes - Senden Önce Ben | Pegasus Yayınları, Roman, Çeviren Ayşe Görür, 480 sayfa, Nisan 2013.
Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.
Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou'nun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?
Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün...


- 1 -
2009
Otobüs durağı ile ev arası 158 adımdı, ama aceleniz yoksa ya da platform tabanlı ayakkabılarınızı giymişseniz 180'e de çıkabilirdi. Ya da hayır kurumlarına ait mağazaların birinden aldığınız burnu kelebek desenli, ama arkası topuğunuzu hiçbir zaman tam anlamıyla kavramayan ayakkabılardan -böylece niye 1,99 sterline indiği de anlaşılıyor- giymiş olabilirsiniz. 68. adımda bizim sokağa dönen köşeden girdim ve evi gördüm. Dört yatak odalı yarı müstakil ev, diğer üç ya da dört yatak odalı müstakil evlerle aynı sıradaydı. Babamın arabası da sokaktaydı ve bu henüz işe gitmediği anlamına geliyordu.
Güneş arkamda, Stortfold Şatosu'nun ardından batıyordu ve koyu gölgesi bana yetişmek için eriyen bir mum gibi tepenin aşağılarına doğru kaymaktaydı. Çocukken uzayıp giden gölgelerimizle silahlı çatışma oyunları yaratır, caddeyi Vahşi Mücadele'nin film seti haline getirirdik. Başka bir gün olsaydı size bu yolda yaşadığım her şeyi anlatabilirdim: Babamın bana iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğretmesi, peruğu bir yana kaymış Bayan Doherty'nin yaptığı Galler kekleri, Treena'nun on bir yaşındayken elini çite sıkıştırıp bir eşek arısının yuvasını bozduğu ve hepimizin çığlık çığlığa şatoya doğru koşması hep bu yolda gerçekleşmişti.
Thomas'ın üç tekerlekli bisikleti yolda ters dönmüş halde duruyordu. Bahçe kapısını arkamdan kapatıp bisikleti verandanın altına ittim ve evin kapısını açtım. Sıcaklık bir hava yastığı gibi yüzüme çarptı. Annem soğuktan hep şikâyet eder, kaloriferleri neredeyse bütün yıl açık tutardı. Babam da hep pencereleri açar, annemin bizi iflas ettireceğinden yakınırdı. Gelen faturaların küçük bir Afrika ülkesinin gayrisafi milli hasılatından daha fazla olduğunu söylüyordu.
"Sen misin canım?"
"Benim." Bir yer mücadelesinin yaşandığı askıya montumu astım. "Hanginiz? Lou mu Treena mı?"
"Lou."
Oturma odasının kapısından şöyle bir kafamı uzattım. Babamın yüzü kanepeye dönüktü ve sanki yastıklar kolunu yutmuş gibiydi. Beş yaşındaki yeğenim Thomas da poposunun üzerine oturmuş dikkatle onu izliyordu. Babam bana bakmak için kafasını çevirirken bir hayli zorlandı. "Lego parçalarını neden bu kadar küçük yapıyorlar anlamıyorum. Obi-Wan Kenobi'nin sol kolunu bir yerlerde gördün mü?"
"DVD oynatıcısının üzerindeydi. Sanırım Thomas Obi'nin koluyla Indiana Jones'unkini karıştırmış."
"Güzel, fakat Obi'nin kolu bej rengi olamaz. Siyah kolları bulmamız şart."
"Ben olsam üzülmezdim. Darth Vader ikinci filmde onun kolunu kesmiyor muydu zaten?" Öpsün diye yanağımı Thomas'a gösterdim. "Annem nerede?"
"Yukarıda. Peki ya buna ne dersin? Bu parça yaklaşık bir kilo geliyor."
Kafamı kaldırdım; ütü masasının her zamanki gıcırtısını duyabiliyordum. Annem Josie Clark bir gurur tablosuydu, bir dakika bile yerinde oturmazdı. Herkes akşam yemeğinde rosto yerken o bahçedeki merdivenin tepesinde pencereleri boyayıp ara sıra bize el sallamasıyla meşhurdu.
---
Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.
---
Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder