# Lars Iyer - Kuşku | Kitaptan okuma parçası #
Yazar ve filozof Lars Iyer'in asap bozucu komiklikteki ilk romanı Kuşku düşünememekten muzdarip iki düşünürün hikayesini anlatıyor. W. düşünemiyor, çünkü bir şekilde her şey bir türlü anlayamadığı matematiğe ve bir türlü inanamadığı Tanrı’ya çıkıyor. Lars ise (W.'ye göre) çok daha basit bir sebeple, aptalın teki olduğu ve evinde kendi kendine bir din kuran rutubetin etkisinden kurtulamadığı için düşünemiyor.

W.'nin üzerinde berbat bir etkim var, herkes öyle söylüyormuş. Neden benimle takılıyor? Ne çıkarı var bundan? İnsanlar başlarını sallıyormuş iki yana. W. açıklamaya çalışıyormuş. Ben açıklanması gereken bir şeymişim. Herkese hesap vermesi gerekiyormuş benim yüzümden. Neden böyle?
Ben hesap vermek zorunda hissetmiyorum kendimi. "Sorun da bu zaten," diyor W. Utanma yokmuş benim kitabımda. Hinduizmimle alakalı olabilirmiş bu. "Siz antik bir halksınız, masumsunuz, utancın ağırlığı yok omuzlarınızda." Öte yandan, sebep sadece aptallığım da olabilirmiş. "Sen benden daha özgürsün," diyor W., "ama daha aptalsın. Masum bir aptallık bu, ama yine de aptallık."
Onun hayatındaki büyük rolüm, kürsüden kaçmasına yardım etmemmiş. Kürsüden inmiş şimdi, yerdeymiş, şempanzelerin arasında.
W. gümbür gümbür geldiğim zamanı hatırladığını söylüyor. Eskiden sorduğum soruları soruyor, sorularımın kubbeli tavanlarda nasıl yankılandığını. "O zaman çok zeki görünüyordun," diyor. Omuz silkiyorum. "Ama yazdıklarını okuduğumuzda..." cümlesini bitirmiyor.
Senin gümbür gümbür geldiğin zamanlar oldu mu, diye soruyorum. Olmuş. W.'nin altın çağı. Herkes ona saygı duyuyormuş. Neler bekliyorlarmış ondan! Her sabah uyandıktan sonra, gece yatağa girene kadar okuyup notlar alıyormuş. Odasından yatağından, çalışma masasından, defter ve kitaplarından başka bir şey yokmuş. Dışarı çıkmazmış, içmezmiş, sadece okur ve not alırmış, günlerce. Sonra ne oldu? "İçmeye başladım," diyor. "Çok fazla içki, çok fazla sigara." Neden içiyordun? "Bir kıyamet hissi yerleşti içime," diyor W. "Hiçbir şeyin anlamı yokmuş gibi."
W. kekemeliğimden etkileniyor. "Hem kekeliyor, hem de geveliyorsun konuşurken. Kelimelerin yarısını yutuyorsun." Beni her gördüğünde daha da kötüleşiyormuş durumum. En basit kelimeler bile alt edebiliyormuş artık beni. Belki de mini-felçler geçiriyormuşum. Bu her şeyi açıklayabilirmiş. "Bak şimdi yine oldu, değil mi?"
"Belki de," diye fikir yürütüyor W., "kekemeliğin ve gevelemelerin utanç belirtisidir." Utanma kabiliyetim olduğunu düşünmezmiş hiç, ama yanılıyor olabilirmiş. "İçindeki bir şey durmadan saçma sapan konuştuğunu bildiği için utanıyor belki de, ağzından dökülen sonu gelmez zırvaları engellemeye çalışıyor."
"Aslında içte içe bunu hep biliyordun, değil mi?" diyor W. "Öğretmenlerin karnene öyle yazmamış mıydı? Lars kekeliyor ama bundan rahatsız gibi de görünmüyor." Neden rahatsız olmuyordum? W.'nin merak ettiği şey bu. Kekeleyerek utancımı belli ediyorum diye bu utançtan kurtulabileceğimi mi sanıyordum yoksa? "Utancından utanmıyorsun, mesele bu." Utancım beni düşündürmüyormuş. Hiçbir şeyi değiştirmiyormuşum bu yüzden.
Yahudi yahut Katolik olmamamla ilgiliymiş bu temelde. Sadece Yahudiler ya da kendisi gibi Katolikler (W.'nin ailesi sonradan Hıristiyan olmuş) utançlarından utanabilirmiş.
---
Lars Iyer - Kuşku | Kolektif Kitap, Roman, Çeviren Elif Ersavcı, 212 sayfa, Mayıs 2013.
Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder