19 Ağustos 2013 Pazartesi

Baudelaire Paranoyası

Baudelaire Paranoyası

Baudelaire Paranoyası, Ken Bruen'in yeni romanı. http://kitapgalerisi.com'da %20 indirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla... | Sel Yayıncılık, Roman, Çeviren Avi Pardo, 144 sayfa, 9789755706375, Ağustos 2013.

Dengesini yitirmiş bir İngiliz erkeğinden daha tehlikeli pek az hayvan vardır.

"Her yanı kirlenmiş, kriminalleşmiş bir dünya bu. Önceki romanları gibi Baudelaire Paranoyası’nın da hikâyesi basit. Polisiye türe edebiyat lezzeti katan yazar olarak tanınan Bruen romanlarına çekiciliğini veren bu basitlik. Suçun biçimsel estetiği ile uğraşmıyor; karmaşık, sofistike cinayetler üzerine kafa yormuyor. Suç ve suçlular dünyasının içine dalıyor, bu dünyanın insanlarını, ilişkilerini, değerlerini, suçu sıradanlaştıran toplumsal hayatı didikliyor, kişilerin iç dünyasını kısa ve keskin cümleler, hatta sözcüklerle sergiliyor. Ken Bruen sevdiğim bir yazardı. Baudelaire Paranoyası ile bir kez daha güven tazeledi." - A. Ömer Türkeş

                   

- 1. Kitap -

"Bok gibi bir ağzın var."

Hatunun bana ettiği ilk laf bu oldu. Hoş, değil mi? Ve doğru değil, yani tamam, dudaklarımı biraz bastırmak gibi bir huyum var, fakat bu ağzımı kötü kılmaz. Tam olarak değil. Bunu üst dişlerimin fırlaklığını gizlemek için yaparım. Doğru, dişlerim karanlıkta parıldayan model değil, ama yeşil oldukları da söylenemez. Fakat hey, durun bir, bu kendimi savunuyorum izlenimi uyandırıyor... Savunacak bir şeyim yok, ama bırakalım bunu şimdilik.

Her nasılsa, Coronatino Street dizisinde dedikleri gibi, onunla böyle tanıştım. The Strand Otel'in yakınındaki The Nell Gwynn'de. Hıncahınç doluydu içerisi. Hatun barda yanıma sığıştı ve ben daha ne olduğunu anlayamadan, kelime oyununun kusuruna bakmazsanız, ağzımı bokladı.

Nasıl olduğunu değil de o anki halini, o ilk birkaç saniyede nasıl göründüğünü betimlersem, çünkü ikisini birbirinden kesin bir biçimde ayrı tutuyordu. Parlak siyah saçları olan minyon bir tipti. Daha sonra koyultucu kullandığını öğrenecektim. Gayet zeki açık mavi gözler. Kalkık bir burun ve evet, cömert bir ağız; dolgun dudaklar ve düzgün dişler. Çok ince ve göründüğü kadarıyla, tahta göğüslü. Teni solgundu ve tuhaf bir parıltısı vardı.. bilmiyorum, ışığı topluyordu sanki. Bu kulağa aptalca gelebilir, fakat öyle görünüyordu.

Seksi, evet. Daha başından her yanıyla öyle görünüyordu. Özellikle güzel bile sayılmazdı, fakat o karışımda bende üzerine çıkma isteği uyandıran bir şey vardı, sonsuza dek.

"Polis değilsin, değil mi?"

"Tanrım, hayır."

"Gözlerin polis gibi bakıyor, donuk ve küstah. Fakat bir adın var herhalde?"

Tereddüt ettim, ama ona söylemek istemediğimden değil. Gözlerime dair söyledikleri beni hayli incitmişti. Gözlerimin en güçlü yanım olduğunu düşünmüşümdür hep.

"Ne kadar İngiliz," dedi, "gerektiği gibi tanıştırılmadığımız için söyleyemiyorsun. Şey, affedersin... Hey, bar-insanı, duble votka, Salı gününden önce gelsin."

"Mike," dedim.

Hafifçe gülümsedi.

---

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder