16 Ağustos 2013 Cuma

Don Kişot

Don Kişot

Don Kişot (YKY, Doğan Kardeş Kitaplığı edisyonu) - Miguel de Cervantes Saavedra | Yapı Kredi Yayınları, Roman, Çeviren Reşat Nuri Güntekin, 292 sayfa, 9789750815874, 7. Baskı Şubat 2013.

Don Kişot'un bu edisyonu, edebiyatımızın büyük yazarlarından Reşat Nuri Güntekin tarafından Fransızca bir baskısından kısaltılmış olarak çevrildi. Yapı Kredi Yayınları'nın hem Kâzım Taşkent Dizisi'nden hem de Doğan Kardeş Kitaplığı'ndan çıkan bu kitap, roman türünün başlangıcı olarak kabul ediliyor.

Don Kişot'u okumayanlar halen, günümüzde de "okur-yazar" olarak kabul edilmez. Don Kişot, sürekli atıştığı yardımcısı Sanço Panza, kendisi gibi çelimsiz atı Rocinante... Bu muhteşem üçlüyü ve onların yeldeğirmenlerine karşı açtığı savaşı hâlâ okumayanlar kitabın bu kısa edisyonuyla açığı kapatabilirler.

                   

Dördüncü Bölüm

Don Kişot'un İlk Macerası

Don Kişot handan uzaklaşırken sevincinden uçmaktaydı. Şarkı söylemek ve bir gezici şövalye olduğunu herkese anlatmak arzusu ile yanıyordu. Ne yazık ki yolunun üstünde tek adama rastlamadı. Bir ağaç kümesi içinde, güneşin ilk ışıklarına karşı kuşlar ötmekteydi.

Don Kişot içini çekerek:

- Ah şu sevimli hayvancıkların dilleri olsaydı da bir maceraya rastlamak için ne tarafa gitmem lazım olduğunu bana söyleseydiler, dedi.

Az buçuk kararsızlık içindeydi. Bir yandan hancının nasihatlerini hatırlıyor; para, temiz çamaşır ve merhem almak için en kısa yoldan evine dönmeyi düşünüyordu. Öte yandan da bir gün evvel gittiği yolun tersine gitmek onun gücüne gidiyordu. Bilinmez onu büyük bir kuvvetle ileriye doğru çekmekte idi. Kararı, onun yerine atı verdi. Efendisi düşüne dursun bu asil hayvan, meydanı boş bularak, uslu uslu köyün yolunu tuttu. Don Kişot işin farkında olunca atının bu hareketini hayra yordu.

- Rocinante, diyordu, sen benim gözümde Renaud de Montauban'ın Bayard'ından daha kıymetlisin. Biz ne lazım olduğunu biliyorsun ve senin içgüdün sana en doğru yolu gösteriyor. Ne söylüyorum! İçgüdün değil, akıl ve idrakin. Çünkü yapılacak şeylerin en doğrusu evimize dönmektir. Biz bir seyis lazımdır; para, iç çamaşırları ve merhem lazımdır. Bir seyis! Fakat şan ve şeref yolunda bana arkadaşlık etmek için kimi yanıma almaya karar vereceğim? Bu asil kadere ortaklık etmeye en ziyade layık olan adam kimdir acaba?

İlk önce dostları olan papazı ve berberi aklından geçirdi, fakat üzerlerinde çok durmadı. Fikrince ikisi de onun projelerindeki asilliği anlayabilecek insan değildi.

O zaman şatosu yakınında bakımsız bir küçük çiftlikte oturan bir köylünün adını hatırladı. Bu delikanlı, şişman ve yerden yapma bir adamdı; cesareti bir parça eksikti; başında bir alay çoluk çocuk vardı. Fakat neticede bu adam ona biçilmiş kaftan göründü:

- Kısa boylu mu? Daha âlâ; gelecek savaşlarda pek göze görünmez. Şişman mı? Bu da iyi; çünkü her yerine vurulursa acısını pek duymaz.

Adamın adı Sanço Panza idi ve bu ad ona bir başka ad uydurulmasına lüzum bırakmayacak kadar sesli ve ahenkli geliyordu. Bu şeyleri düşündükçe asilzadenin sevinci durmadan artıyordu. Etrafındaki ağaç dallarından öten kuşlar kadar mesut ve hafifti. Don Kişot bu tatlı ruh hali içindeyken karşıdan, güzel atlara binmiş birkaç bezirgânın kendisine doğru geldiklerini gördü. Altı kişi idiler. Güneşe karşı gayet şık şemsiyelerin altına sığınmışlardı. Yedi uşak, yedeklerinde katırlarla arkalarından geliyorlardı.

Don Kişot maceranın gerçek çehresini nihayet tanıyacağına kanaat getirdi ve onlar daha uzaktalarken atını durdurdu. Kimlerdi bu adamlar? Uğursuz kaderli birtakım bilinmez şövalyeler mi? Küstah bir tavırla kendisine doğru gelmiyorlar mıydı? Kahramanımız onlara çanak tuttukları cezayı vermekte gecikmeyecekti.

---

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder