7 Ağustos 2013 Çarşamba

Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek

Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek

Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek, Joel Dicker | Can Yayınları, Roman, Çeviren Mahmut Özışık, 664 sayfa, 9789750718366, Ağustos 2013.

Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek'in yazarı Joel Dicker, 1985 yılında Cenevre'de doğdu. 2010'da Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Edebiyat dünyasına 2005 yılında yayımlanan ilk öyküsü Le Tigre'le (Kaplan) adım attı. 2009'da kaleme aldığı ilk romanı Les dernies jours de nos péres'i (Babalarımızın Son Günleri) yayımlayacak yayınevi bulamayınca, kitabın elyazmasıyla, dört yılda bir, sadece basılmamış romanların kabul edildiği ve önemli bir ödül olan Cenevre Yazarlar Ödülü'ne başvurdu. Ödülü kazanmasının ardından, roman nihayet 2012'de yayımlandı. Uzun zamandır, soluk soluğa okunan Amerikan tarzı bir roman yazma hayali kuran Joel Dicker, Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek adlı romanıyla bu hayalini gerçekleştirdi. Bütün dünyada heyecan yaratan ve büyük övgülerle karşılanan roman, Fransa'nın en saygın edebiyat ödüllerinden biri olan Académie Française Roman Ödülü'nü ve Prix Goncourt des Lycéens Ödülü'nü aldı.

                    

- Birinci Bölüm -

Yazar Hastalığı

(Kitabın yayımlanmasından sekiz ay önce)

31

Hafızanın derin kuytularında

"Birinci bölüm, Marcus, işin esasıdır. Okuyucularınız o bölümü sevmezlerse kitabınızın geri kalanını okumaz. Siz neyle başlamayı düşünüyorsunuz?"

"Bilmiyorum Harry. Bir gün bu işin altından kalkabileceğime inanıyor musunuz?"

"Hangi işin?"

"Bir kitap yazmanın."

"Bundan eminim."

2008 yılının başında, birinci romanım sayesinde Amerikan edebiyatının yeni gözdesi haline geldikten yaklaşık bir buçuk yıl sonra, ani ve müthiş bir başarıya imza atan yazarlarda sıkça görüldüğü üzere, vahim bir beyaz sayfa sendromuna yakalandım. Hastalık birdenbire gelmemiş, içime yavaşça yerleşmişti. Bu adeta, hastalığa tutulan beynimin adım adım donmasıydı. İlk belirtiler ortaya çıktığında bunlara önem vermemiştim: Kendi kendime ilhamın ertesi gün veya bir sonraki gün, belki ondan sonraki gün gelebileceğini söylüyordum. Ama günler, haftalar ve aylar geçip gitmişti ve ilham hiç geri gelmemişti.

Cehenneme giden yol üç safhaya bölünmüştü. Baş döndürücü bir düşüş için kaçınılmaz olan birincisi, yıldırım gibi bir yükselişti: İki milyon satan birinci romanım beni yirmi sekiz yaşındayken en başarılı yazarlar arasına sokmuştu. Bu 2006 sonbaharındaydı ve birkaç hafta içinde ismim bir marka haline gelmişti: Her yerde göründüm, televizyonda, gazetelerde, dergi kapaklarında. Yüzüm, metro istasyonlarındaki devasa panolardaydı. Doğu yakasının en ciddi günlük gazete eleştirmenlerinin hepsi aynı fikirdeydi: Genç Marcus Goldman çok büyük bir yazar olacaktı.

Bir kitap, sadece bir tane, ve bundan böyle yeni bir hayatın kapılarını açabileceğimi görüyordum: Milyoner genç yıldızların hayatı. Newark'taki aile evimden ayrılıp Village'ın konforlu dairelerinden birine yerleştim; ikinci el Ford'umu, camları hafifçe renkli, gıcır gıcır, yepyeni siyah bir Range Rover'la değiştirdim, en gözde restoranlara gitmeye başladım, zamanımı planlayan ve yeni evimde beyzbol maçlarını dev ekranda izlemeye gelen bir edebiyat menajeri tuttum. Central Park'a iki adım ötede bir büro kiralayıp bir de sekreter edindim; az buçuk bana âşık olan Denise adlı bu kız, mektuplarımı açıyor, kahvemi hazırlıyor ve önemli belgelerimi düzene sokuyordu.

(...)

Ancak ikinci altı ayda rüzgârın ters dönmeye başladığının farkına vardım: Hayran mektupları giderek seyrekleşti ve sokakta bana yanaşanlar azaldı. Kısa süre sonra, gelip geçenler arasında beni hâlâ tanıyanlar sorular sormaya başladılar: "Mr. Goldman, yeni kitabınızın konusu ne olacak? Çıkacağı zaman belli mi?" Çalışmaya başlamanın vaktinin gelip de geçtiğini anlamış ve işe koyulmuştum: Aklıma gelen fikirleri kâğıtlara not etmiş ve bilgisayarıma öykü taslakları kaydetmiştim. Ama hiçbiri iyi olmamıştı. Bunun üzerine, farklı fikirler geliştirip farklı öykü taslakları kaleme almıştım. Ama yine başarılı bir sonuç çıkmamıştı. En nihayetinde, satılabileceğini umut ettiğim iyi fikirlerle birlikte mükemmel öykü taslaklarımı yazacağım yeni bir bilgisayar almıştım kendime. Ama boşunaydı. Daha sonra yöntem değiştirmeyi denemiştim: Denise'i, gece yarılarına kadar, iyi cümleler, yerinde kelimeler ve olağanüstü roman denemeleri olduğunu düşündüğüm şeyleri kaydetsin diye yanımda alıkoymuştum. Ama ertesi gün kelimeler bana sıradan, cümleler bozuk ve denemeler boşa gitmiş çabalar gibi gözüküyordu. hastalığımın ikinci safhasına giriyordum.

---

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder