Turfanda mı yoksa Turfa mı?
Turfanda mı yoksa Turfa mı?, Mehmed Murad | Kapı Yayınları, Roman, 375 sayfa, 9786055107017, Ağustos 2013.
Turfanda mı yoksa Turfa mı? Anadolu'dan gitmiş bir askerin, Cezayir'de Osmanlı'ya bağlı olarak kurduğu bir beylik: Gâliboğulları... Fransız saldırısına karşı savaşlar... Verilen şehidler... Şehidlerden büyük evlâdın oğlu Mansur Bey...
Turfanda mı yoksa Turfa mı? Evet... Bu bir roman... Fakat acaba öyle mi?.. Sakın bu, her nesilde tekrarlanan... Bizim hikâyemiz olmasın!..
- Birinci Fasıl : İstanbul'a İlk Geliş -
1860'lı yıllarda, güzel kokular saçılan bir ilkbahar mevsimi... Goncaların açıldığı Nisan ayında bulunmaktayız. Günlerden Cuma... Hilâfet'in ebedî merkezi olan Osmanlı ülkesinin kardeşlik günü olan Cuma.
Karadeniz'in Boğaz'a yakın bir yerinde bulunuyoruz. Dersaâdet ile Varna arasında işleyen "Luid" kumpanyasının "Volkan" vapurunda İstanbul'a gelmekteyiz.
sabah vaktidir... Ufuktan yeni yükselmeye başlayan güneş, denizin yüzünü ve vapurun sağ tarafında kalam Rumeli sahilini hazin bir ışıkla henüz aydınlatmaya başlıyor.
Demiryolunun açılmasından önceki yıllarda Varna postası, bilhassa Nisan'da, şair ve ediplerin anlatabilmek için münâsip söz bulmaktan âciz kaldıkları Boğaziçi ile İstanbul'a, lâtif manzaralardan, ilham ve zevk almak üzere gelen Avrupalı seyyahlarla dolmuş olurdu. O gün de bunlardan yirmi tanesi vapurda bulunmaktadır.
"Volkan" Fener dubasını sol tarafında bırakarak aheste aheste Boğaz'ın ağzına doğru ilerliyor...
"Bosfor, Bosfor!" yani "İstanbul Boğazı!" seslenişleri ağızdan ağıza geçerek, güverteden aşağıdaki salona ve uyuyanlarla dolu olan küçük kamaralara kadar yayıldı. Giyinmiş olanlar hemen yukarıya çıktılar. Ötekiler de aceleyle giyinerek, birkaç dakika içinde hepsi güverte üzerinde toplandılar.
Yirmi kişi olan birinci mevki kamaar yolcularının yarısı fesli idi. Fakat feslerinin açık kırmızılığı, kalıpsızlığı ve püsküllerinin eğretiliği, fesle ülfetlerinin, hatta fesci dükkânına uğrayacak kadar bile olmadığını gösteriyordu. Sadece üç yolcunun fesleri düzgündü ve yalnız onların yerli oldukları anlaşılıyordu.
Güverte üzerinde toplanmış bulunan seyyahların hepsi de meşguldü. Kimi dürbünle bakıyor, kimi etrafa göz gezdiriyordu. Vapurların, yelkenli gemilerin, odun ve kömür kayıklarının çokluğu, etrafa hâkim olan Yûşa tepesi, görmek istedikleri Boğaz'ın, bu seyahatin son menzilinin, yakında olduğunu onlara gösteriyordu. Fakat Boğaz, bütün letâfet ve azametiyle henüz arz-ı endâm etmemişti.
---
%30 indirimle;
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder