Kitabın 330. ve 331. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Yüreklenen Kostandis konuştu; "Peder, yaşlılar heyeti bizi çağırıp Gizli Ayin'de oynayacağımız rolleri bize bildireli neredeyse dört ay oldu; bugüne dek günlük dertler bizi yolumuzdan alıkoydu, amacımızı unuttuk. Kendimizi toplamamızın zamanı geldi. Ama ne yapmalıyız ve nasıl? Zatıaliniz bunu bilmelisiniz, bize yardım edin!" Papaz Fotis gülümsedi.
"Ne mi yapmalısınız, Kostandis? Ne yapıyorsan aynını sürdür, o kadar. Siz İsa'nın Tutkusuna ve Çarmıha Geriliş'ine giden yolda dosdoğru yürüyorsunuz çocuklarım."
"Ama ne yapıyoruz ki? Hiçbir şey yapmıyoruz Peder..." diye karşı çıktı Manolios alçakgönüllülükle.
"Hiçbir şey, hiçbir şey hiçbir şey!" diye içini çekti Mi-helis.
"Sepetleri unutuyorsun Mihelis," dedi papaz genç yargıcın elini sevgiyle okşayarak. "Yannakos, daha geçen gün mallarını yağma etmeleri için yoksulları neşeyle çağırdığını unutuyor musun? Ve sen Kostandis, dün küçük bir kahve sahibi olan basit insan; işini gücünü' bırakıp adaletsizliğe karşı koymak için sesini yükseltmedin mi? Manolios herkesin günahlarını yüklenerek köyü kurtarmak için ölüme yürümedi mi? Panayotaros bile, zavallıcık; kendisini o korkunç Yahuda rolüne hazırlamaktan başka ne yapıyor? Kendinizi hazırlıyorsunuz çocuklarım, farkına varmadan hazırlanıyorsunuz; doğru olan da bu/' Sözlerini uzun bir sessizlik izledi. Manolios gökyüzünde gülümseyen ve dans eden bir yıldıza bakarak içini çekti. Çoban bu yıldızı çok iyi biliyordu, daha küçücük bir çocukken kaç kez ona gülmüş, o da bunun Sabah Yıldızı olduğuna inanarak koyunlarını otlatmaya çıkarmıştı. Kostandis başını eğdi. Büyük bir hüzün sarmıştı içini. İçlerinde bir şey yapmayan, hiçbir şey yapmayan tek kişi kendisiydi. Sonuncu olmaktan acı çekiyordu. Yahuda bile onun önünü almıştı.
Yannakos ise bunalarak başını salladı. "Hiçbir şey yapmadım," dedi kendine. "Para vermenin, mal dağıtmanın ne önemi var? Yusufaki'mi vermek; bu büyük bir fedakârlık olurdu! İşte senden bunu bekliyorum Yannakos! Bunu yapabilir misin? Gerisi palavra!"
Bir kez daha Papaz Fotis'in düşünceleri uzaklara yöneldi. Evine, tanıdık yerlere gitti, sonra yine Sarakina denen ıssız dağa kadar aynı yoldan geri geldi. Geceydi ve yıldızların soluk ışığında kayaların önündeki dört sevgili yüzü zar zor seçebiliyordu.
Papazın sevgi dolu, derin sesi yükseldi:
"Çocuklarım, bazen insan ruhu bana 'akşamsefası' denen o çiçek gibi geliyor. Bütün bir gün boyunca kapalı duran bu çiçek yalnızca gecenin gölgesi altında açılıp yayılır, işte bu akşam karanlıkta, sizleri görmekten çok, tahmin ederek ruhumun açıldığını duyuyorum. Bir gün Manolios'un yaşadığı dağda sizlere yaşamöykümü anlatmaya söz vermiştim, anımsıyor musunuz? Bu akşam, benim kim olduğumu ya da hangi eli öptüğünüzü bilmeden eğilip elimi öpmeniz beni çok utandırdı."
"Bu akşam ruhlarımız açıldı Peder' dedi Manolios heyecanlanarak, "seni dinliyoruz."
Papaz Fotis masalcıların yaptığı gibi ağır ağır anlatmaya başladı:
"Marmara Denizi yakınlarında, İstanbul'un karşısında, sevimli, kıyı boyunca uzanan bahçeleriyle, şirin bir köy vardır. Adı Artake'dir. İşte ben orada doğdum. Babam papazdı; sert, az konuşan, yüzü eski kilise duvarlarındaki dervişlerin yüzlerine benzeyen öfkeli bir adamdı.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder