Kitabın 144. ve 145. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Bunun ilginç sonuçları vardır. Örneğin, kütlesi M olarak ölçülmüş bir cisme sahip olduğumuzu ve bunun, bir nedenle, w hızıyla hareket eden ve her biri mw kütleli olan iki eşit parçaya bölündüğünü varsayın. Şimdi de bu parçacıkların, duruncaya kadar, onları yavaşlatacak yeterince malzemeyle karşılaştığını varsayın; ondan sonra m0 kütlesine sahip olacaklardır. Karşılaştıkları bu malzemeye durduruluncaya dek ne kadar enerji vermiş olacaklardır? Her biri, önceden kanıtladığımız teoreme göre, (mw - mo)c2 miktarında enerji verecektir. Malzemeye, ısı, potansiyel enerji vb türünde bu kadar enerji terkedilmiştir. Şimdi 2mw = M'dir; böylece açığa çıkan enerji E = (M -2mo)c2'dir. Örneğin, atom bombasında fizyon altında ne kadar enerjinin açığa çıktığını kestirmek için bu denklem kullanılmıştı (parçalar tam eşit olmasa da, yaklaşık olarak eşittir). Uranyum atomunun kütlesi biliniyordu (zamanından önce ölçülmüştü) ve uranyumun parçalandığı iyot, ksenon vb gibi atomların tümü bilinen kütlelere sahipti. Kütleler derken, hareketli kütlelerini değil de durgun kütlelerini kastediyoruz. Başka bir deyişle, M ve mo'ın ikisi de biliniyor. Böylece M yarıya bölününce, iki sayıyı çıkararak, ne kadar enerji salındığı hesaplanabilir. Bu nedenle, zavallı yaşlı Einstein'a tüm gazetelerde atom bombasının "babası" denmişti. Kuşkusuz, bunun tüm anlamı şuydu: Ona hangi sürecin meydana geleceğini söylersek, o da bize ne kadar enerji salınacağını zamanından önce söyleyebilirdi. Bir uranyum atomu fizyo-na uğradığında çıkması gereken enerji, ilk doğrudan testten yaklaşık altı ay önce tahmin edilmişti ve aslında enerji açığa çıkar çıkmaz, bu enerji doğrudan doğruya ölçülmüştü (Einstein denklemi çalışmasaydı da, nasıl olsa onu ölçeceklerdi) ve ölçüldüğü anda, artık denkleme ihtiyaçları yoktu. Kuşkusuz, Einstein'ı küçümsemek istemeyiz; bunun yerine, hem gazeteleri ve hem de fizik ve teknoloji tarihinde nelerin neler doğurduğu hususundaki birçok popüler anlatımı kınıyoruz. Bir şeyin etkin ve hızlı bir tarzda nasıl meydana geleceği problemi, tamamıyla farklı bir sorundur.
Sonuç kimyada da böylesine önemlidir. Örneğin, karbon dioksit molekülünü tartıp kütlesini karbon ve oksi-jeninkiyle karşılaştırsaydık, karbon ve oksijenin karbon dioksiti oluşturduğunda ne kadar enerjinin salınacağını öğrenebilirdik. Burada tek sıkıntı şudur; kütlelerdeki farklar öyle küçüktür ki bunu başarmak teknik olarak çok zordur.
Sonuç kimyada da böylesine önemlidir. Örneğin, karbon dioksit molekülünü tartıp kütlesini karbon ve oksi-jeninkiyle karşılaştırsaydık, karbon ve oksijenin karbon dioksiti oluşturduğunda ne kadar enerjinin salınacağını öğrenebilirdik. Burada tek sıkıntı şudur; kütlelerdeki farklar öyle küçüktür ki bunu başarmak teknik olarak çok zordur.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder