Kitabın 308. ve 309. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Bu da Gaia'yı deliye çeviriyordu.
Bu delilik ona sonunda Will'in ahırındaki rahatlığı özletti. Ayrıca Will'i düşündükçe Peter'la ilgili de huzursuzlanıyordu. Tüm bunlar Gaia için yeni birer deneyimdi ve sürekli olarak birileri tarafından dengesinin bozulması hoşuna gitmiyordu.
Leon, Josephine'in istediği çayı getirdi ve elinin yanındaki bir taburenin üzerine bıraktı. Eklemi eksik parmağı, taburenin kenarını sıyırdı.
Josephine, "Teşekkürler," dedi, ardından ağzını kapayarak esnedi. "Leydi Gaia'ya getirmemişsin."
Leon, ölü bir ifadeyle Gaia'ya baktı. "Sen de çay ister misin, Gaia?"
Josephine kahkahalarla, 'istemez olur mu?" dedi. "Ona 'Gaia' diye hitap etmene rağmen nasıl bu kadar resmi konuşabiliyorsun, aklım almıyor." Sonra tekrar esnedi. "Affedersiniz. Çok uykum var. Hep şu karanlık hava yüzünden. Bizim için şömineyi yaksana, Vlatir."
Gaia, genç adamın gözlerini hâlâ üstünde hissedebiliyordu. "Çay istemiyorum," dedi. "Teşekkürler."
"O halde izninle," dedi Leon ve şöminenin yanına yürüdü.
Leon, çıralarla odunları yerleştirirken Gaia da ayağının altından çekilmek için bacaklarını yana kaydırdı. Leon, bacanın kapağını açarak bir kibrit çaktı ve sonra da öne eğildi. Profilinin tüm hatları alevin ışığıyla çevrelenirken kibriti tütüp ilk çıtırtı duyulana kadar bekledi. Saçlarını kestirmişti ve Gaia'nın gözleri kulaklarının arkasındaki kılsız noktaya takıldı. Yabani saçlarını özlüyordu ama hiç değilse öndeki saçlarını o kadar da çok kısaltmamıştı.
Leon arkasına dönerek Gaia'ya baktı. Bakarken yakalandığı için panik olan Gaia başını çevirmeye çalıştı ama başaramadı. Taze ateşin cızırtısı duyuldu.
Leon, kısık sesle, "Affedersin," dedi ve kızın çoraplarını işaret etti.
Gaia'nın yine onun yolunu kapadığını fark etmesi gereğinden fazla sürdü.
Leon'un kalkmasına yer açmak için ayaklarını iyice geriye çekerek, "Çok özür dilerim," diye geveledi.
Leon, şöminenin üstündeki rafa uzandı. "Nedir bu?"
Gaia başını kaldırdı. "Anneannemin karalama defteri," dedi. Matrark defteri ona bir önceki gün göndermiş ve Gaia da onu Bachsdatter'ın verdiği defterin yanına koymuştu. Ama henüz ikisini de inceleyecek fırsat bulamamıştı.
"Eski Matrark oydu, değil mi? Bakabilir miyim?" diye sordu Leon.
"Tabii ki. Ben de bakmanı isterim."
Sıcak şömine ateşinin mayıştırıcı etkisiyle Josephine'in gözleri kapanmaya başlamıştı bile. Gaia, Josephine'in o simsiyah kıvırcık saçları ve pamuk gibi yumuşak, pempe yanak-larıyla olduğundan da genç göründüğünü düşünüyordu. Özellikle de uykusunda. İçinden, Leon'un Josephine'in ne kadar güzel olduğunu fark edip etmediğini merak etti.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.Bu delilik ona sonunda Will'in ahırındaki rahatlığı özletti. Ayrıca Will'i düşündükçe Peter'la ilgili de huzursuzlanıyordu. Tüm bunlar Gaia için yeni birer deneyimdi ve sürekli olarak birileri tarafından dengesinin bozulması hoşuna gitmiyordu.
Leon, Josephine'in istediği çayı getirdi ve elinin yanındaki bir taburenin üzerine bıraktı. Eklemi eksik parmağı, taburenin kenarını sıyırdı.
Josephine, "Teşekkürler," dedi, ardından ağzını kapayarak esnedi. "Leydi Gaia'ya getirmemişsin."
Leon, ölü bir ifadeyle Gaia'ya baktı. "Sen de çay ister misin, Gaia?"
Josephine kahkahalarla, 'istemez olur mu?" dedi. "Ona 'Gaia' diye hitap etmene rağmen nasıl bu kadar resmi konuşabiliyorsun, aklım almıyor." Sonra tekrar esnedi. "Affedersiniz. Çok uykum var. Hep şu karanlık hava yüzünden. Bizim için şömineyi yaksana, Vlatir."
Gaia, genç adamın gözlerini hâlâ üstünde hissedebiliyordu. "Çay istemiyorum," dedi. "Teşekkürler."
"O halde izninle," dedi Leon ve şöminenin yanına yürüdü.
Leon, çıralarla odunları yerleştirirken Gaia da ayağının altından çekilmek için bacaklarını yana kaydırdı. Leon, bacanın kapağını açarak bir kibrit çaktı ve sonra da öne eğildi. Profilinin tüm hatları alevin ışığıyla çevrelenirken kibriti tütüp ilk çıtırtı duyulana kadar bekledi. Saçlarını kestirmişti ve Gaia'nın gözleri kulaklarının arkasındaki kılsız noktaya takıldı. Yabani saçlarını özlüyordu ama hiç değilse öndeki saçlarını o kadar da çok kısaltmamıştı.
Leon arkasına dönerek Gaia'ya baktı. Bakarken yakalandığı için panik olan Gaia başını çevirmeye çalıştı ama başaramadı. Taze ateşin cızırtısı duyuldu.
Leon, kısık sesle, "Affedersin," dedi ve kızın çoraplarını işaret etti.
Gaia'nın yine onun yolunu kapadığını fark etmesi gereğinden fazla sürdü.
Leon'un kalkmasına yer açmak için ayaklarını iyice geriye çekerek, "Çok özür dilerim," diye geveledi.
Leon, şöminenin üstündeki rafa uzandı. "Nedir bu?"
Gaia başını kaldırdı. "Anneannemin karalama defteri," dedi. Matrark defteri ona bir önceki gün göndermiş ve Gaia da onu Bachsdatter'ın verdiği defterin yanına koymuştu. Ama henüz ikisini de inceleyecek fırsat bulamamıştı.
"Eski Matrark oydu, değil mi? Bakabilir miyim?" diye sordu Leon.
"Tabii ki. Ben de bakmanı isterim."
Sıcak şömine ateşinin mayıştırıcı etkisiyle Josephine'in gözleri kapanmaya başlamıştı bile. Gaia, Josephine'in o simsiyah kıvırcık saçları ve pamuk gibi yumuşak, pempe yanak-larıyla olduğundan da genç göründüğünü düşünüyordu. Özellikle de uykusunda. İçinden, Leon'un Josephine'in ne kadar güzel olduğunu fark edip etmediğini merak etti.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder