Kitabın 79.sayfasından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Gökyüzünde Yıldız Olmak
İstanbul, yapış yapış sıcak bir günden ılık bir geceye giriyordu. Küçük kızımla pazar gezintisinden evimize dönüyorduk. Bindiğimiz vapur tıklım tıklım doluydu. Oturacak yer bulamayınca ayakta yolculuğa razı olarak, vapurun dış kenarı boyunca uzanan ve yolcuların tespih taneleri gibi yan yana dizildiği tahta sıraların bittiği yerde beklemeye koyulduk.
Çıplak kollarımızda nemli deniz rüzgârını hissettiğimizde, vapurumuz peşi sıra köpükler çıkararak, siyah bir kadifeyi andıran suların üzerinden kaymaya başlamıştı bile. Uzaklaştığımız kıyıdan renk renk ışıklar, karanlığı aşarak bize kadar ulaşıyor, gündüzleri gözümüze batan binaların soğuk görüntüsü geceleyin bir ışık cümbüşüne dönüşüyordu. Kızım vapurun demir korkuluklarına tutunmuş, denizde bir görünüp bir kaybolan ışık yansımalarını ilgiyle izliyordu. Bir ara bakışlarını gökyüzüne çevirdi ve öylece kaldı. Altı yaşında bir çocuğun düş dünyası ne kadar geniştir? Biz büyükler de aynı yoldan geçtiğimiz halde neden çocuklarımızı anlamakta güçlük çekeriz? Çok istemesine rağmen kızının ruh halini anlayamayan bir yetişkin olarak ben de başımı gökyüzüne çevirdim. Gördüğüm manzara gerçekten nefisti. Bildiğimiz gökyüzü basıp gitmiş, yerinde damlalarını üstümüze saçan, gümüşten bir ırmak çağıldıyordu. Kim bilir daha önce bu görüntüyle kaç kez karşılaşmış, onun altında gülmüş, acı çekmiş, sevmiş ve ölmüşüzdür. Ama günlük dertlerimizden başımızı kaldırıp kaç kez bakımşızdır bu ışıltılı sonsuzluğa? Kafamda yoğunlaşan bu düşünceler, kızımın sesiyle dağılıverdi.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder