8 Nisan 2014 Salı

Karpat Koca Bir Çınar

Karpat Koca Bir Çınar, Kaan Durukan, Robert W. Zens, Akile Zorlu Durukan tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Alfa Yayınları, Tarih, 9786051068534, 390 Sayfa, Nisan/2014

Kitabın 252. ve 253. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Pan-İslam ve Rauf Orbay'ın İran ve Afganistan Görevi

Ağustos 1914'ün son günlerinde, Süleyman Askeri, eski Meclis-i Mebusan mebusu İbrahim Fevzi Bey'i dördüncü bir Teş-kîlat-ı Mahsusa grubuyla Musul'a gönderdi. Bu grubun amacı, Kuzey Irak ve İran'da Ruslar için sorun yaratacak çeteleri örgütlemekti. İran'a gönderdiği heyet, İran Kolu adıyla bilinmekteydi ve Osmanlıların Pan-İslam fikrini İngilizlerin Hindistan ve Mısır'daki, Rusların Orta Asya'daki ve Fransızların Kuzey Afrika'daki Müslüman tebaası arasında yaymaktı. Bu bölgelerde yaşayan Müslümanların, kendi devletlerine karşı Sultan-Ha-life ve Osmanlı imparatorluğu için çalışacaklarını umuyorlardı. Bunun ilk göstergesi, Ağustos 1914'ün ilk günlerinde Osmanlıların Almanya ile ittifak antlaşması imzalaması ve seferberliğin başlamasından hemen sonra örgütlenen heyetti. Bu heyet, Osmanlıların savaşa girmesinden hemen sonra, bahriye kahramanı ve Teşkilat-ı Mahsusa Merkez Komitesi üyesi olan Yüzbaşı Rauf (Orbay) ve onun Alman mevkidaşı Oskar von Niederma-yer komutasında İran'a gönderildi.
Saldırgan askeri ve politik amaçlar için dinin kullanılması, İslam'ın değil Hıristiyanlığın bünyesinde geliştirilmişti. Bunun ilk örneği ise, İslam'ı Kutsal Topraklar'dan sürme bahanesine dayanan 11. yüzyılın Haçlı Seferleri idi. Yakın geçmişte, Filistin'deki Kutsal Toprakları kimin yöneteceğine dair İngiltere, Fransa ve Rusya arasında çıkan bir tartışmanın sonucunda Kırım Savaşı patlak vermişti. Aslında bu savaş, gayrimüslim azınlıkları temsil ederek ve koruyarak Osmanlı Ortadoğu'sunu kimin yöneteceğine dair bir bahaneydi. Hıristiyanlık temelli dini miliyetçiliğin saldırgan doğasının aksine, Sultan II. Abdülhamid'in İslâmi milliyetçiliğinin doğası tamamen savunmayla ilgliydi. Yaklaşım olarak Batı karşıtı veya irticacı bile değildi. Batılıların ve sempatizanlarının saldırgan Pan-İslam olarak algıladıkları şey, aslında, dünya çapında ezilen Müslümanlara destekten ve Osmanlı imparatorluğu içinde ve dışında Müslüman din ve eğitim kurumlarını canlandırma hamlesinden öte bir şey değildir. Pan-İslam'ın Hıristiyanlığa karşı agresif bir saldın olduğu suçlaması, II. Abdülhamit'in ve yurtta ve Batı Avrupa'da daha sonraki Osmanlı hükümetlerinin muhalifleri tarafından üretilen bir propagandadır. II. Abdülhamid'den itibaren Osmanlı sultanları, İslam topraklarında ekonomik ve politik üstünlük peşinde koşan Avrupalı Büyük Devletler'in emper-yal hırslarını engellemek ve yenmek için Halife olarak Müslüman dünyasının liderleri oldukları iddiasını kullanmışlardı. 1882'den sonra İngiliz işgaline karşı başlayan Mısır ulusal direnişi, Avrupa emperyalizmi, laikleşme ve İslami olmayan milli hareketlerin saldırısına karşı pan-İslami güç olarak Osmanlı imparatorluğunu destekleyerek kampanyalarını güçlendiren Mustafa Kamil (ö. 1908) ve Ahmed Urabi tarafından öncülük edilen bir bağımsızlık hareketine yol açmıştı. Bu süreç, pan-İs-lam'ın Osmanlı imparatorluğunun diğer bölgelerinde Türk milliyetçiliğin yükselişini büyük oranda geciktirmesi gibi ayrılıkçı Arap ve Mısır milliyetçiliğinin gelişimini de ertelemişti.
I. Dünya Savaşı'ndan çok önce, Alman Kayzeri II. Wilhelm, İstanbul, Kudüs ve Şam'ı ziyaret ederek Müslümanların desteğini kazanmaya çalıştı. Müslümanlara, hayattaki başlıca görevinin Hıristiyan saldırılarına karşı İslam'ı ve Müslümanları korumak olduğunu söylemişti. İngilizleri Almanlarla savaşa girmeleri halinde Hindistan'ı kaybedeceklerini söyleyerek tehdit etmişti.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder