11 Nisan 2014 Cuma

Ortaçağ Dünyası

Ortaçağ Dünyası, Susan Wise Bauer tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Alfa Yayınları, Tarih, 9786051068572, 790 Sayfa, Nisan/2014
Kitabın 376. ve 377. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Ama İustinianos'u küçümsemişti. Karısı tarafından bir şeyler döndü ğü yolunda uyarılan İustinianos, iki askeri, herhalde onları muhafız olarak tutmak istediği bahanesiyle, evine davet etti, sonra da savunmaların düşürdükleri bir anda bir iple ikisini de boğdu. Daha sonra, bu kez bir balıkçı kayığıyla, yeniden kaçtı ve Hazar topraklarından uzaklaştı.
Kayığı kuzeye, Dinyester Nehri'ne götürmeyi başardı ve böylece Birinci Bulgar İmparatorluğu'na girmiş oldu. Bulgarların hükümdarı artık Asparukh'un oğlu Tervel'di ve daha doğudaki Bulgar anayurdunu ele geçirdikleri için Hazarların düşmanıydı. İustinianos ittifak, nakit ve sonradan kızıyla evlendirme sözüyle Tervel'i ikna etti ve 705'te, İustinianos Bulgar ordularının başında Konstantinopolis kapılarına dayandı.
Kente girmek için üç gün süren müzakerelerden sonra eski imparatorun sabrı taştı. Konstantinopolis'in atık su sistemine aşinaydı, ordusunu bir su kanalından içeri soktu. Saraya daldılar ve Tiberios'u ele geçirdiler. İustinianos tahtı ele geçirdi ve Tiberios'u öldürttü. Daha sonra, sakatlanmasının öcünü almak üzere Tiberios'un hükümdarlığını destekleyen patriğin gözlerini kör etti.
İustinianos'un ikinci hükümdarlığı altı yıl sürdü (705-711). Sakatlandıktan sonra tahtta oturan tek imparatordu; burnunun olduğu yerdeki deliği kapatmak için gümüşten bir burun takıyordu ve Konstantinopolis halkının da, orada bir burun olduğunu farz etmek işine geliyordu.
Ama bu ikinci hükümdarlık dönemi, ilk seferinde ona ihanet edenlerin peşinde geçirilmiş sabit fikirli bir dönemden başka bir şey olmadı. Altı yıl bir terör dönemiydi, düşmanlarının ve düşman olduğundan kuşkulandıklarının duvarlara asılmasını, arenada atlar tarafından sürüklenmesini, çuvallara konup denize atılmalarını, zehirlenmelerini ve kafalarının kesilmesini emretti. 711'de ordu ayaklanıp onu öldürdü.3 İktidarın dizginlerini alacak doğal bir ardıl ya da güçlü bir general yoktu. 711-717 arasında, çok kısa süreli üç imparator Konstantinopolis tahtını ele geçirip, kaybetti.
Ama başka yerlerde meşgul olan İslam orduları bu zayıflıktan hemen yararlanamadı. Halife Abdülmelik 705'te öldü ve oğlu I. Velid onun yerine geçti. I. Velid başa geçince, Arap orduları Kuzey Afrika sahillerinde ilerlemeye başladı.
Vali Musa bin Nusayr Kuzey Afrika'daki İslam eyaleti İfrikiyye'ye atanmıştı. O da askeri komutanı olarak, bir zamanlar köle olan ama askerlik hizmeti sırasında özgürlüğünü elde eden Tarık bin Ziyad adlı Berberi askeri atadı. Vali ve yeni komutan kıyı kenti Tanca'ya birlikte bir saldırı düzenlediler Tanca'nın, Arap ordularının Akdeniz'in ağzını aşıp Hispania'daki Vizigot Krallığı'na bir saldırı düzenlemek için bir hazırlık noktası olacağını umuyorlardı.
Vizigot ülkesi düşmeye hazırdı.
Yaklaşık bir yüzyıldır, Vizigotlar krallıklarını tek parça halinde tutma-ya çalışıyordu. Karşılaştıkları zorlukların ilk ipucu 636'da, ülkenin yasalarını düzenleyen rahipler, bilim adamları ve memurlardan oluşan Beşinci Toledo Konsili yalnızca Got kanı taşıyan bir Got soylusunun kral olabileceğine karar verdiğinde ortaya çıkmıştı. 653'te, Sekizinci Toledo Konsili bir kural daha ekledi: Kral yalnızca Got olmakla kalmayacak, güçlü ailelere mensup Gotlardan oluşan "büyük soylular" tarafından seçilecekti.
Bu, Germenlerin eski, savaşçıları kral seçme âdetinin kâğıda dökül-mesiydi ama bu âdet diğer Germen krallıkları tarafından terk edilmişti. Hareket halindeki bir halkın işine yarayan dinamik bir süreçti ama usulleri ve yasaları olan yerleşik bir ülkede, seçim ile krallığın imtiyazlarının bileşimi uçucu bir şeydi. Seçilmiş bir başkan iktidarının kısıtlı, zamanının kısa olduğunu bilerek göreve gelir ve yeni görevine dikkatlice başlar; seçilmiş bir kral, sürekliliği olmayan bir yönetimin başına geçip mutlak bir güce sahip olur. Düşman edinme olasılığı sonsuzdur.
Toledo kararları istikrar -yönetimler arasında belli bir süreklilik, ortak hedeflerin sürekli kovalanması- umudunun yasalarda, anayasada ya da bir kraliyet ailesinde değil, yalnızca kralın Got kanına sahip olmasında yattığı bir ülkeye işaret eder. Ama Arap orduları yaklaşırken, bu istikrarın bir yanılsama olduğu kendini gösteriyordu.
694'te Vizigotların kralı Egica, ortak hükümdar olarak 8 yaşındaki oğlu Wittiza'yı atamıştı ve bunu 700 dolaylarında, Wittiza (14 yaşı civarında) ergenliğe eriştiğinde bir taç giyme töreniyle sürdürdü. Egica krala ayrılan bir kısım toprağı kendi kişisel toprağı ilan ettiği için -bu kralın hükümdarlık ve kişisel hakları arasındaki çizgiyi ortadan kaldıran bir eylemdi-zaten popülerliğini yitirmişti. Egica'nın küçük oğlunun taç giymesi, Vizigot taht silsilesine hanedan hakları getirme yolunda açık bir girişimdi. Bu hem kral seçme haklarına değer veren soyluları hem de seçilme şansı olduğunu düşünen soyluları kızdıran bir eylem oldu. Ama Egica'nın cüretine karşı isyan etme arzusu bir salgın nedeniyle frenlendi, bu o kadar ciddi bir salgındı ki, kaçabilen herkes başkenti boşalttı. Egica ve Wittiza Toledo'yu 701'de terk ettiler ve hemen sonra Egica, herhalde hastalıktan, öldü.
Wittiza'nm tek başına hükümdarlığı hakkında her ne kadar pek bir şey bilmiyorsak da, o günlerin bir vakanüvisi, babasının el koyduğu toprağı "kraliyet mülküne" geri verdiğini ve kendi kişisel mülkiyetinden çıkarıp tahtın hizmetine iade ettiğini yazar. Gençti ama herhalde babasının yeniliklerine gösterilen direnci görmüştü.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder