16 Nisan 2014 Çarşamba

Ruh Seçen

Ruh Seçen, Shauna Singh Baldwin tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Kafka Yayınları, Roman, 9786054820030, 651 Sayfa, Ocak/2014

Kitabın 318. ve 319. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Eğer oğlunun öldürüldüğünü rapor etmesi, Dadu'nun kariyeri için hiç iyi olmazdı. Hem cinayete kurban gitmiş bir kardeş, Anu'nun evlilik ihtimalleri için bir yük olurdu, bu yüzden Mumma Anu'ya da "kaza" demesini söylemişti. Yıllar boyunca Anu bundan söz edememiş, hatta düşünememişti bile. Gene de hemşirelik eğitimi almayı istemesinin sebebi Bobby'ydi, hemşirelik eğitimini Snowdon'da koma bölümü üzerine alma nedeni Bobby'ydi. Ama Anu ve Mumma arasına giren de Bobby'nin ölümüyle alakalı yalandı.
Şimdi de Mumma görünüşü kurtarsın diye Dadu konusunda dünya âleme benzer bir yalan söylenmesi gerekiyor. Hepsinin birden onun ölümünün de kendi bölgesinde bir araştırma gezisinde gerçekleşen bir kaza yüzünden olduğunu söylemeleri gerekiyor. Çünkü eğer bir kaza değilse, o zaman Deepak Lal bir dulun verandasında soğanlı pakora ve yumurtalı karhi yiyerek ne yapıyordu? Sadece ikisi (ve kadının hizmetkârları). Mumma'nın dediği gibi: "Dulların ne kadar serbest ve ahlaksız olduğunu herkes bilir."
On gün önce avukatı tarafından babasının ölümü bildirildiğinde, Anu bir haftalığına ovalara geri dönmüştü. Mumma, "O küçük kasabada Dadu'yu dulla birlikte verandada herkes görmüş olmalı," demişti. "Kaza daha iyi bir söz," demişti. "Daha kahramanca."
Serçe suratı birdenbire yıpranmış, gözleri iri iri olmuştu. Ağzının köşeleri sarkmıştı. Saçlarının köklerinde beyaz teller parlıyor, boynunda da iki kırışık baş gösteriyordu. "Bana nasıl böyle sadakatsizlik yapabilir?" deyip duruyordu, sanki Dadu ondan başka herhangi bir kadına ihanet edebilirmiş gibi.
Ayrıntılarla Anu uğraşmıştı, çünkü Mumma İngiliz âdetlerini sürdürdüğü, Hindistan'ın her şehir ve kasabasında sadece İngilizce konuşup İngilizce dersi verdiği için artık detaylarla uğraşacak kadar Hintçe konuşamıyordu. Ve Anu, Dadu'nun son cenaze işlemlerini kendisi yapmak ısrar ediyordu.
Yüz kilometre uzakta yaşayanlar da dahil olmak üzere bölgede yaşayan her pandit'i aramış olmalıydı - hiçbiri bir kız evladın cenazede hazır bulunmasını kabul etmiyordu. Ama sonra bir kız evladın son ayinlerde bulunmasının hak olduğunu söyleyen birini bulmuştu. Toplum uygun görmese, tanrıların son rimelleri bir kadının gerçekleştirmesini uygun bulacaklarını söylemişti - ailedeki her erkeğin ve kadının hiç kimseye onun ismini söylemeyeceklerine yemin etmeleri şartıyla. O pandit sayesinde Anu babasını erkek kardeşinin yapacağı şekilde, bir sonraki hayatına göndermiş, krematoryuma giderek Dadu'nun bedenini küle çevirecek düğmeye basmıştı.
Mumma, Bobby öldüğü zaman yaptığı gibi, mendilini almış ve şişmiş gözlerle karanlık misafir odasında Dadu'nun çelenkli fotoğrafının yanına oturmuştu. Ve tıpkı Bobby'nin ölümünde olduğu gibi, odaya bir yas tutanlar ordusu girmiş, her biri sessiz bir keder içerisinde içinde onun acısını paylaşmıştı. Eski arkadaşlar, eski öğrenciler, hatta tanıdıklar Anu'nun yapamadığı bir şekilde Mumma'nın sessizliğine adım atmış, kimisi selamlama sözcükleri mırıldanıp saygılı bir namaste yapmanın ötesine geçmemişti.
'Yeni Delhi dışında emekliliğimiz için satın aldığımız arsanın yarısını elden çıkarmış. Karısını hiç düşünmek yok. Peki geriye ne kalmış? Küçücük bir arsa. Jaipur yolu üzerinde, eski Maruti araba fabrikasından başka hiçbir şeyin göze çarpmadığı, pazar kurulan bir kasabada. Gurgaon! O kadar yer dururken bula bula Gurgaon'u bulmuş!" Mumma, Anu'ya veryansın ediyordu. Dadu'nun o arsayı Anu'nun ameliyat masraflarını ödemek için sattığını unutmuş muydu, yoksa Anu'nun kendini suçlu hissetmesini mi istiyordu? "Ölmeden önce en azından bir ev yaptırabilirdi. Sadece kendini düşünüyordu. Senin baban böyleydi işte."
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder