Kitabın 238. ve 239. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Bu dörtlükte beni şaşırtan şey, yazanın kendisine atadığı ayrıcalık değil altındaki mantıktır. Hıristiyanlıktan başka dinlerde doğmuş olan çok daha fazla insan olduğu için, Tanrı acaba böylesi ayrıcalıklı bir doğuma kimin layık olacağına nasıl karar veriyor? Neden Isaac Watts'ı ve onun bu ilahiyi söylediklerini hayal ettiği kişileri kayırsın? Her halükarda, Isaac Watts yaratılmadan önce nasıl bir varlıktı ki kayrıldı? Bunlar derin sulardır, fakat muhtemelen zihinleri dine ayarlı insanlar için yeterince değildir. Isaac Watts'ın ilahisi, erkek Ortodoks ve Muhafazakar (fakat Reformcu olmayan) Yahudilere okumaları için ezberletilen günlük duayı hatırlatır: "Şükürler olsun Sana, beni bir kafir olarak yaratmadığın için. Şükürler olsun Sana, beni bir kadın olarak yaratmadığın için. Şükürler olsun Sana, beni bir köle olarak yaratmadığın için."
Din hiç şüphesiz bölücü bir güçtür ve bu ona yöneltilen ana suçlamalardan birisidir. Ancak, dinsel gruplar ya da mezhepler arasındaki savaşlar ve kan davalarının, gerçekte nadiren dinsel fikir ayrılıklarından kaynaklandığı, sıklıkla ve haklı olarak dile getirilir. Bir Kuzey İrlanda Protestan'ı olan gerilla, bir Katoliği öldürdüğünde, içinden "al bakalım madde dönüşümcüsü, Bakire Meryem düşkünü, leş gibi tütsü kokan soysuz!" diye homur-danmaz. Başka bir Katolik tarafından öldürülmüş başka bir Protestan'ın öcünü alıyor olması çok daha olasıdır, muhtemelen sürüp giden eski bir kan davası yüzünden. Din, grup içi ve grup dışı düşmanlık ve kan davasının bir etiketidir ve deri rengi, dil ya da tercih edilen futbol takımı gibi diğer zararlı etiketlerden daha kötü olması şart değildir fakat sıklıkla bu anılan diğerleri mevcut değilken o oradadır.
Evet evet, elbette Kuzey İrlanda'daki sorunlar politiktir. Gerçekten de gruplardan biri, öteki üzerinde ekonomik ve siyasi baskı uygulamıştır ve bu yüzyıllar öncesine gider. Gerçek kindarlık ve adaletsizlikler hakikaten vardır ve bunların dinle çok az alakası olduğu görülür; bir istisnayla, eğer din olmasaydı kime baskı yapılacağını ve kimin öcünün alınacağını belirlemeye yarayacak etiketler olmayacaktı (ve bu önemlidir ve büyük oranda gözden kaçar). Ve Kuzey İrlanda'daki asıl sorun, bu etiketlerin birçok nesil boyunca aktarılmasıdır. Ebeveynleri, büyük anne ve babaları ve büyük büyük anne ve babaları Katolik okullarına gitmiş olan Katolikler, çocuklarını Katolik okullarına gönderirler. Ebeveynleri, büyük anne ve babalan ve büyük büyük anne ve babaları Protestan okullarına gitmiş olan Protestanlar, çocuklarını Protestan okullarına gönderirler. Bu iki farklı topluluktakile-rin derilerinin rengi aynıdır, aynı dili konuşurlar, aynı şeylerden hoşlanırlar fakat birbirlerinden farklı bir soyda da olabilirler, çünkü tarihsel bölünme çok derindir. Ve eğer din ve dinsel ayrım içeren bir eğitim olmasaydı, bu bölünme elbette ortada olmayacaktı. Kosova'dan Filistin'e, Irak'tan Sudan'a, Kuzey İrlanda'dan Hint Yarımadası'na, rakip gruplar arasındaki inatçı düşmanlığı ve şiddeti görebileceğiniz dünyanın herhangi bir bölgesine dikkatle bakın. Orada insanları gruplara ayıran baskın etiketlerin dinler olduğunu bulup bulamayacağınızı garanti edemem. Fakat bu iyi bir bahis olur.
Hindistan'da, bölünme zamanında, bir milyondan fazla kişi Hindu ve Müslümanlar arasındaki dinsel ayaklanmalar sırasında katledildi (ve on beş milyon kişi evlerinden ayrıldı). Kimin öldürüleceğini gösteren dinden başka hiçbir etiket yoktu. Nihayetinde onları dinden başka hiçbir şey bölemezdi. Salman Ruşdi "Din, her zaman olduğu gibi, Hindistan'ın kanındaki zehirdir" başlıklı bir makale yazdığı için ortaya çıkan dini katliam krizi yüzünden şok oldu. İşte Ruşdi'nin sonuç paragrafı:
Bu olanların hangisinde saygı duyulacak bir şey var, veya neredeyse her gün dünyanın her yerinde dinin saygıdeğer ismi adına işlenen suçlarda? Din, ölümcül sonuçlarıyla birlikte kutsal simgeler yaratmakta ne kadar da başarılı ve biz de onlar için öldürmeye ne kadar da istekliyiz! Ve bunu yeterince sık yaptığımızda, sonuçta oluşan uyuşturucu etki, aynı şeyi tekrarlamayı kolaylaştırıyor.
Yani Hindistan'ın sorununun dünyanın sorunu olduğu ortaya çıkıyor. Hindistan'da olan şeyler her neyse Tanrının adına yapılmış şeylerdi.
Sorunun adı Tanrıdır.
İnsanlığın grup içi bağlılığa ve grup dışı saldırganlığa olan güçlü meylinin dinin yokluğunda bile var olacağını inkar etmiyorum. Rakip futbol takımlarının taraftarları bu fenomenin özet bir örneğidir. Futbol takımlarının taraftarları bile bazen dini çizgilerle bölünürler tıpkı Glasgow Rangers ve Glasgow Celtic durumunda olduğu gibi. Diller (Belçika'da olduğu gibi,) ırklar ve kabileler (özellikle Afrika'da) önemli bölücü simgeler olabilirler. Fakat din en azından üç yolla hasarı yükseltir ve azdırır:
• Çocukların etiketlenmesiyle. Çocuklar erken yaştan itibaren "Katolik çocuklar" veya "Protestan çocuklar" ve buna benzer başka isimlerle tanımlanırlar ve bu erken yaş kesinlikle onların din hakkında ne düşüneceklerini kafalarında oluşturmaları için çok çok erkendir (bu çocukluk suiistimaline bolüm 9'da döneceğim)
Din hiç şüphesiz bölücü bir güçtür ve bu ona yöneltilen ana suçlamalardan birisidir. Ancak, dinsel gruplar ya da mezhepler arasındaki savaşlar ve kan davalarının, gerçekte nadiren dinsel fikir ayrılıklarından kaynaklandığı, sıklıkla ve haklı olarak dile getirilir. Bir Kuzey İrlanda Protestan'ı olan gerilla, bir Katoliği öldürdüğünde, içinden "al bakalım madde dönüşümcüsü, Bakire Meryem düşkünü, leş gibi tütsü kokan soysuz!" diye homur-danmaz. Başka bir Katolik tarafından öldürülmüş başka bir Protestan'ın öcünü alıyor olması çok daha olasıdır, muhtemelen sürüp giden eski bir kan davası yüzünden. Din, grup içi ve grup dışı düşmanlık ve kan davasının bir etiketidir ve deri rengi, dil ya da tercih edilen futbol takımı gibi diğer zararlı etiketlerden daha kötü olması şart değildir fakat sıklıkla bu anılan diğerleri mevcut değilken o oradadır.
Evet evet, elbette Kuzey İrlanda'daki sorunlar politiktir. Gerçekten de gruplardan biri, öteki üzerinde ekonomik ve siyasi baskı uygulamıştır ve bu yüzyıllar öncesine gider. Gerçek kindarlık ve adaletsizlikler hakikaten vardır ve bunların dinle çok az alakası olduğu görülür; bir istisnayla, eğer din olmasaydı kime baskı yapılacağını ve kimin öcünün alınacağını belirlemeye yarayacak etiketler olmayacaktı (ve bu önemlidir ve büyük oranda gözden kaçar). Ve Kuzey İrlanda'daki asıl sorun, bu etiketlerin birçok nesil boyunca aktarılmasıdır. Ebeveynleri, büyük anne ve babaları ve büyük büyük anne ve babaları Katolik okullarına gitmiş olan Katolikler, çocuklarını Katolik okullarına gönderirler. Ebeveynleri, büyük anne ve babalan ve büyük büyük anne ve babaları Protestan okullarına gitmiş olan Protestanlar, çocuklarını Protestan okullarına gönderirler. Bu iki farklı topluluktakile-rin derilerinin rengi aynıdır, aynı dili konuşurlar, aynı şeylerden hoşlanırlar fakat birbirlerinden farklı bir soyda da olabilirler, çünkü tarihsel bölünme çok derindir. Ve eğer din ve dinsel ayrım içeren bir eğitim olmasaydı, bu bölünme elbette ortada olmayacaktı. Kosova'dan Filistin'e, Irak'tan Sudan'a, Kuzey İrlanda'dan Hint Yarımadası'na, rakip gruplar arasındaki inatçı düşmanlığı ve şiddeti görebileceğiniz dünyanın herhangi bir bölgesine dikkatle bakın. Orada insanları gruplara ayıran baskın etiketlerin dinler olduğunu bulup bulamayacağınızı garanti edemem. Fakat bu iyi bir bahis olur.
Hindistan'da, bölünme zamanında, bir milyondan fazla kişi Hindu ve Müslümanlar arasındaki dinsel ayaklanmalar sırasında katledildi (ve on beş milyon kişi evlerinden ayrıldı). Kimin öldürüleceğini gösteren dinden başka hiçbir etiket yoktu. Nihayetinde onları dinden başka hiçbir şey bölemezdi. Salman Ruşdi "Din, her zaman olduğu gibi, Hindistan'ın kanındaki zehirdir" başlıklı bir makale yazdığı için ortaya çıkan dini katliam krizi yüzünden şok oldu. İşte Ruşdi'nin sonuç paragrafı:
Bu olanların hangisinde saygı duyulacak bir şey var, veya neredeyse her gün dünyanın her yerinde dinin saygıdeğer ismi adına işlenen suçlarda? Din, ölümcül sonuçlarıyla birlikte kutsal simgeler yaratmakta ne kadar da başarılı ve biz de onlar için öldürmeye ne kadar da istekliyiz! Ve bunu yeterince sık yaptığımızda, sonuçta oluşan uyuşturucu etki, aynı şeyi tekrarlamayı kolaylaştırıyor.
Yani Hindistan'ın sorununun dünyanın sorunu olduğu ortaya çıkıyor. Hindistan'da olan şeyler her neyse Tanrının adına yapılmış şeylerdi.
Sorunun adı Tanrıdır.
İnsanlığın grup içi bağlılığa ve grup dışı saldırganlığa olan güçlü meylinin dinin yokluğunda bile var olacağını inkar etmiyorum. Rakip futbol takımlarının taraftarları bu fenomenin özet bir örneğidir. Futbol takımlarının taraftarları bile bazen dini çizgilerle bölünürler tıpkı Glasgow Rangers ve Glasgow Celtic durumunda olduğu gibi. Diller (Belçika'da olduğu gibi,) ırklar ve kabileler (özellikle Afrika'da) önemli bölücü simgeler olabilirler. Fakat din en azından üç yolla hasarı yükseltir ve azdırır:
• Çocukların etiketlenmesiyle. Çocuklar erken yaştan itibaren "Katolik çocuklar" veya "Protestan çocuklar" ve buna benzer başka isimlerle tanımlanırlar ve bu erken yaş kesinlikle onların din hakkında ne düşüneceklerini kafalarında oluşturmaları için çok çok erkendir (bu çocukluk suiistimaline bolüm 9'da döneceğim)
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder