5 Mayıs 2014 Pazartesi

Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü

Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü, Bora Abdo tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |   Doğan Kitap, Öykü, 9786050919912, 122 Sayfa, Nisan/2014
Kitabın 104. ve 105. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Karaköy limanına yaklaşıyoruz.
"Gözlerime bakın" demişti.
Perşembe pazarı. Tersaneler. Mendirekler. Yaklaşıyoruz. Nedense ilk ben çekiyorum bıçağı, işlemeli. Değil. Bursa işi değil. Sonra öbürleri. Karnının sağ tarafına saplıyorum. Sola doğru hızla kesiyorum. Organları dökülüyor dizkapaklarına.
Öbürü yanağına döküyor kezzabı. Beyaz bir şişenin içerisin-de. Öbürü çekiçle kafasına vuruyor. Sapı ahşap, demiri olabildiğince siyah ve ağır. öbürü ayak parmaklarım kesiyor de-mir testeresiyle. Tek. Elini kesmesin diye beyaz bir havluyla tutuyor. Gözlerini oyuyor yıldız tornavidayla öbürü. Çin malı. Sarı ile turuncu arasında rengi. Biz, gözlerinin içine baka baka onu öldürüyoruz. Öbürü. Konuşmuyor. Gözlerinden kum taneleri döküyor öbürü.
Sakallarımızı çekiştiriyoruz bir limana yaklaşınca hep biz.
Sonra aramızda anlatmaya başlıyoruz olan biteni. Limanlar, limanlar geçiyoruz.
"Hastaydı zaten."
Ne zaman hasta değildi ki amına koyim, güneylere götürmedikleri mi kaldı, sapak başlarında gözlerini yummalar mı, kasabalara, traktörlere, köylere; bir keresinde kafasını naftalin dolu bir çuvalın içine sokmuşlardı, sanırım beş altı saat kadar da öyle bekletmişlerdi, sırça parmaklarını kıpır kıpır kıpırdatıyor bu kıpırtıyı gören başka sırça bir el, biraz nasırlı, hemen yapışıp kısa aralıklarla birbirilerinin etlerini iyice bir sıkıyor, uzun tırnaklarını hafif hafif ben buradayım, der-cesine avuç içlerine batırıyorlardı, sonra kafası çuvalın içindeyken ensesine sirkeli suyla ıslatılmış bir havlu seriyorlardı, "ruhun senin huysuz" diyorlardı, "bir eşek kadar huysuz, o yüzden hiç iyileşemeyeceksin" ruhunu siktiğimin ibnesi çuvalın içinde bakımsız ve kırçıl sakalıyla kıkır kıkır gülüyordu, seyrelmiş siyah saçlarıyla, geceleri birden uyanıp köydey-se eğer dama çıkıyor yok apartmandaysa çatıya çıkılan küçük kapaktan merdivenle dışarı tırmanıyor orada uyuyordu; kış dâhil, cama önceden bir şeyler yazıyordu, biz anlamıyor-duk, kışı bekliyor camın buğusundaki yazıyı zar zor okuyor ve öfkemiz daha da büyüyordu. Cama. O orospu çocuğu, cama,
"Hasta olmasa da öldürecektik."
Keşke hastalığından ölseydi. Bıyıkları yavaş yavaş solsay-dı öyle kan içinde filan değil de, keşke yapmadığına, böyle nasıl söylesem, yani, aklı başında hiçbir insan, hiç anlatmadı ki, bizi biraz ikna etmek için uğraşsaydı, anlıyorum ve tanıyorum onu, tamam dilsiz olduğunu biliyoruz ama ne bileyim, tamam honuşamamanın ne olduğunu biliyorum, yıldızlı bir gök çizeydi, denize yalpa vura vura düşen örselenmiş bir ay çizeydi, çürümüş keser sapları, ne bileyim, ah be, bir kalem kâğıt isteyeydi, yıldızlı bir gök çizeydi, koca koca bir gece, gecenin içinde aldanmış yapraklar, trenlere hızla çarpan yağmurlar, kale duvarları gibi uzun ve derin bataklıklarda çocuk iskeletleri, ruhu dar ağaçlar, ne bileyim aynı anda akan yirmi tane nehir filan, Adem'i, Havva'yı çizeydi, kız istemelere filan giden annesini, babasının kara paltosunu, baharda, bıkmadan usanmadan her sene düştüğümüz o yolu, varamadığımız o yeri ve bıkmadan usanmadan gördüğümüz buruşuk enselerimizi, ellerimizi, kasketlerimizi, birdenbire susmuş bir sessizliği, kendi gibi bıyıklı bir adam çizeydi, o adam korka korka ve hâlâ bir şeylere yanıyor olaydı.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder