2 Mayıs 2014 Cuma

İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti

İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti, Hagop Baronyan tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Can Yayınları, Anlatı, 9789750720000, 135 Sayfa, Nisan/2014

Kitabın 78. ve 79. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Paris'ten gelmiş fikirlere uygun gömlekler dikerler. Düğmeleri ilk iliklendiğinde kopar, biraz derin nefes aldığında dikişleri sökülür. Anlayın artık bütün elbiselerin halini. Buradan gömlek veya elbise alanlar dikkatli ve ölçülü nefes almalıdırlar.
Kışın Taksim'den Galatasaray'a doğru oluşan gölü ünlüdür. Şirketlerden biri bu gölde gemi çalıştırmak istedi ama izin alamadı. İzin alabilseydi büyük paralar kazanabilirdi. Bazı kadınlar buna muhalefet etti. Onlar için büyük şans sayılıyordu bu gölet, kendi bacaklarını etrafa göstermek için. Bu göletten geçerken eteklerini dizlerine kadar çekerlerdi. İnce bacaklı kadınlara gelince... Onlar çok gayret gösterdi izin verilmesine. Böylelikle kendileri de kışın dışarı çıkma özgürlüğünü yaşayabilecekti. Zira onlar kaçınır, zayıf bacaklarını etrafa göstermeye. Her zaman olduğu üzere gerçek şudur ki, kadınlar çirkin yönlerini kapatmak için büyük fedakârlık gösterir.
Bu mahallenin milliyetçileri hakkında tam bilgi verebilmemiz için, onları kısımlara ayırmak zorundayız.
Bir kısmı Beyoğlu'nun yerlisi değildir. Ya Hasköylü ya Yenikapılıdır. Zamanında zengin olduklarından buraya taşınmış ve iflas etmişler, sanki Hasköy'de veya Yenikapı'da iflas etmenin zorlukları vardı. Şimdi iflas etmiş bütün amiralar burada oturuyor. Burası, ödemeleri kesinlikle durdurmuş kişilere kolaylık yaratır. İflas etmeyi arzu eden tüm tüccarlar buraya gelir. Çoğu da tanıdık-larıyla karşılaşmamak için iflas ettikten sonra buraya taşınır. Zamanında, iflas etmek çok ayıp olduğundan, iflas eden birisi, yeni papaz olmuş gibi kırk gün pişmanlık çeker, evden dışarı çıkmazdı. Şimdiyse şükürler olsun, iflas etmek olağan sayılıyor.
Yine de başkasının hakkını yemeyi aşağılanmak ve ayıp sayan karanlık kişiler var. İşte bu kararmışlardır Beyoğlu'na taşınan. Aydınlıklar dileriz kendilerine. Kötü
düşünceleri bir tarafa bırakıp sakin vicdanla iflas etsinler, başkalarının parasını yemeyi büyük şeref sayarak. Zaten zengin olmanın en kestirme yoludur bu. Görmek istemememize rağmen ama gördüğümüz bütün zenginler bu yollarla ulaşmışlardır limana. İşte bir adam ki hayatında hiç tüccarlık yapmamış ama bugün, Boğaz'ın iki yakasında yükselmiş muhteşem binalara sahip. Bunlara nasıl sahip olmuş? Sorma... Kaparak inşa ettirmiş. Öbür tarafa döndüğünde, öyle kişiler görürsün ki, hayatını ancak idame edecek kadar para kazanmıştır. O kişiler bilmem hangi adada büyük topraklar sahiplenmiş, Nuh Peygamber'den beri parça parça satmış? Bu arazileri bitmez, bırakın bitmesini, satıldıkça daha genişler. Nasıl? Sorma... Zira cevabı hırsızlıktır. Bu hırsızlar toplumda saygı görür, onlar için derler ki:
"Çok akıllı çok becerikli insanlar, erkenden geleceklerini hazırlamışlar."
Bu insanlar başka topraklarda yaşasaydı, müebbet hapse mahkûm olacaktı.
Bir başka zümrenin, ne işi var ne geliri ne de yaşamak için arazisi. Bu insanlara göz attığınızda şaşırırsınız nasıl yaşayıp açlıktan ölmediklerine. Gidişatlarını incelediğinde de şaşırırsın ki neden milyonlara sahip olmamışlar. Bu konudaki tüm sermayeleri, dostlarından borç alıp borçlarını ödemeyerek elde ettikleri üstündeki giysilerdir. Tüm zenginliklerini üstünde taşırlar, Bias'ın öğrenci-lerindendir. Bu elbiselere sahip olduktan sonra, arkadaşlarından birkaç kuruş bulup mahallenin en şık mekânına gidip otururlar. Gözü kapıda, yabancı birisinin girmesini beklerler, oltasını denize bırakıp balığın gelmesini bekleyen balıkçı gibi. Yabancı biri geldi mi hemen yanına gider, dost olur, başlar konuşmaya. Sorar ona:
"Ne zaman geldiniz?"
"Dün gece geldim."
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder