15 Mayıs 2013 Çarşamba

İclal Aydın - Bir Cihan Kafes | Kitaptan okuma parçası

# İclal Aydın - Bir Cihan Kafes | Kitaptan okuma parçası #

İclal Aydın oyuncu, sunucu ve yazar. İlk romanı Bir Cihan Kafes merakla bekleniyordu. Bu bekleyiş Artemis Yayınları'nın özenli baskısı sayesinde 10 Mayıs 2013 tarihinde nihayetine erdi. "Bir Cihan Kafes"ten tadımlık bir parça sunuyoruz...

                                     

Her hikâye nasıl da benziyor birbirine

Anne karnında her şeyden ve hepsinden evvel kalbin, sonra omuriliğin beliriyor. Ardından tomurcuk açıyor ellerin.

Kalbin önceliği var hepsinin içinde. Bu yüzden kalbi eğitmek diğerlerinden daha zor. O kalbi büyütmek, eylemek, teselli etmek, demire döndürmek için akıp giden bütün yıllar, yani dünya üzerindeki bütün serüvenin aslında bir göz açıp kapamadan ibaret.

Her kalp aynı buluşmayla oluşup benzer bir yarayla çürüyor üstelik...

Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler.

Demek ki kalbin kadar insansın.

Avcunun içine düşen kalp kadar merhametin...

Umutsuzlukla tütsülenmiş bütün kalpleri, kendini kalabalığın içine savurup sağır ve dilsiz olmak isteyenleri, yalnızlığının kuyusunun başından ayrılmadan, durmaksızın kederinin yankısını dinleyenleri görür görmez tanırım.

Çünkü sana bu hikâyeyi anlatmak için uzun bir yoldan geliyorum.

Gelirken koyu kırmızı biberle domatesi, unutulmaya yüz tutmuş gençliğiyle yıllardır bastırdığı hasretlerini bir güzel karıp 'acılı ezme' yapan kadınların mutfağının önünden, sakızağaçlarının içinden, depremlere direnememiş büyük kalelerin üzerinden, parmaklarının arasındaki telli çalgısının inlemesine ağlayan adamların ve karşı kıyıya bakarak ihtiyarlayanların yanından geçtim. Tarihin en eski tepesinden baktım öğle güneşinin yaktığı sokaklara. Evindeki gölgeye kaçıp uyuyanların ve suratlarına konan sineklerin, limanlarda bekleyen yük gemilerinin, gönül derdi gibi tüten yasemin kokularının peşinden gittim.

Sonra uçsuz bucaksız yeşil bir vadinin içindeki taş evlerin ve şatolarının efendilerini, o efendilerin bağlarını, şaraplarını, sirkelerini ve pekmezlerini, bereketli topraklarını ve zenginliklerinden doğan yeniçağın kalıtlarını gördüm. Taze ekmeklerini, böldüğünde içinden süt akan peynirlerini ve kokusu dağları alan reyhanlarını yedim. Köprülerinin üzerinden kuleli manastırlarına, tahta arabaları çeken doru atlarına baktım.

Yağmur altındayken tipiye yakalandım. Üzüm bağlarının koyu yeşil sıcağı, mavi ışıklı kiliselerin penceresine yağan karın ayazına kavuştu. Geyiklerin sessizce geldiği kara ormanlardan, milyonlarca kadın, erkek ve çocuğun yakıldığı fırınların utanç kasabalarından, sepetle para taşıyarak ekmek almaktan usanmış halkın açlıklarını, fakirliklerini içlerindeki lanetli Orta Doğulunun fırıncı ve doktor ve öğretmen olabilmesine bağlayan ve buna bir son vermeye kararlı o büyük zalimin peşinden gittikleri savaş şehirlerinden geçtim.

O kudretin yerle bir ettiği başka ülkelerin turuncu gökyüzünü ve o göğün, göğsünü delmek ister gibi uzanan çelik yapıları gördüm. Taze, uzun ekmeklerin arasına peynirler, jambonlar dizen kırmızı yanaklı kızları ve kaldırımlar boyu peşi sıra oturup kahve içen gezginleri, mutsuz fahişeleri, belki de şansının yolunu değiştirecek bir suluboya resmi tokluk parasına satan ressamları izledim.

Yel değirmenlerini, tereyağı tulumlarını, lale bahçelerini, birbirine yapışmış gibi duran rengârenk oyuncak evleri, tahta ayakkabılı peynircileri, terk edilmiş bisikletleri, sigara saranları, birbirini kesen kanallarda kaybolmuş, gözleri esir insanları ardımda bıraktım.

Nehirlerde aktım. Bir dala takıldım. Yolumu, yönümü rüzgâra bıraktım.

---

İclal Aydın - Bir Cihan Kafes | Artemis Yayınları, Roman, 340 sayfa, Mayıs 2013.

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

%30 indirimle;

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder