14 Haziran 2013 Cuma

Ferat Emen - Hüsniye Hanımın Ağzı | Kitaptan okuma parçası

# Ferat Emen - Hüsniye Hanımın Ağzı | Kitaptan okuma parçası #

Hüsniye Hanımın Ağzı’ndaki öyküler yaşadığımız kötücül hayatın içinden çıkıyor. Pek kimselere benzemez bir yazarın elinden. Yeni bir yazar tanımak için okunmalı.


Hüsniye Hanımın Ağzı

Geçen cuma oğlumu ve kreşinden bir arkadaşını Marriott Oteli'nin havuzuna götürdüm. Havuz, haziranın birinden beri açık. Üyeliğim ekim ayında bitiyor ve yedi yaşından küçük çocuklar için ayrıca para ödemeye gerek yok. İkisi de beş buçuk yaşında. Oğlumun adı Remo, arkadaşınınki Berk.

Berk, kreşin sahibi Hüsniye Hanımın tek çocuğu. Hüsniye Hanım, aynı zamanda eski bir hemşire ve çok güzel bir ağzı var. Oğlumu ne zaman almaya gitsem, ki her cuma ben almaya giderim, onu tek parça bir elbise giymiş olarak, girişteki masasının başında çalışıyor buluyorum.

Kadınla arkadaş olduk zaman içinde. O da benim gibi dul. Her gittiğimde küçük bir hediye götürüyorum. Yirmi tane simit, dört kilo mandalina, büyükçe bir karpuz. Ya da çocukların yiyebileceği buna benzer zararsız yiyecekler.

"İkindi kahvaltısı çok önemli," diyor Hüsniye Hanım.

Bazen de Hüsniye Hanım için bir demet dağ çiçeği. O da bana her seferinde, çay bardağında sade neskafe ikram ediyor.

Berk'in annesi işsiz olduğumu bilmiyor. Ona küpeşte aksesuvarları üreten bir fabrikanın yüzde ellisinin sahibi olduğumu söyledim. Kreşinin merdiven korkuluklarını tamir ettirdim. Para almadım.

"Ayrıca amatör yazarım. Öykülerim dergilerde yayımlanıyor. Önümüzdeki güz kitabım çıkacak," dedim.

Etkilendi.

Bunun üzerine, "Yalan hakikatten daha etkileyicidir," diye bir palavradan söz ettim son öykümde.

Benden üç yaş büyük. Ağzı gerçekten çok güzel.

Arada bir hafta sonları, çocuklarımızı yanımıza alıyoruz. Dördümüz beraber gezmeye çıkıyoruz. Son olarak Florya'daki akvaryuma gittik. Kaşıbeyaz'da kebap yedik. Ben ödedim. Kalkarken, masanın üzerindeki elimi sıkıca tuttu. Bunu bir işaret olarak algıladım. Bana karşı boş değil.

Birbirimize güveniyoruz. Bazen hafta içi de uğruyorum kreşe.

"Bayi ziyareti," diyorum. "Mikrodalga fırını tamire vermiştim. Bir alt sokakta. Yapmışlar. Onu almaya gidiyordum," diyorum.

Remo'yu ve Berk'i yemeğe çıkarıyorum. Onlara mutlaka birer bardak taze sıkılmış portakal suyu içiriyorum. Hüsniye Hanım, özenim için bana teşekkür ediyor.

Son zamanlarda beni cebimden arıyor. Onda bütün velilerin bilgileri var. Hatırımı soruyor. Anadolu Yakası'ndaki çocuk tiyatrolarından haberdar ediyor. Açık otoparkına sirk kurulan alışveriş merkezlerinin adreslerini veriyor. Artık bana sen diyor.

Geçen cuma, saat dördü on geçiyordu. Oğlumu almaya gittim.

"Baba oğul ne yapacaksınız bakalım," diye sataştı Hüsniye Hanım.

Gülümsedi.

"Havuza gideceğiz, değil mi baba," dedi Remo.

"Evet, oğlum," dedim ben de.

Berk, "Anne, ben de gidebilir miyim," diye sordu.

Ben hemen devreye girdim, "Oğlum, arkadaşını da davet etsene," dedim.

"Olmaz Berk, Remo'yu ve Ferhat'ı rahatsız etmemelisin. Hem bizim seninle farklı bir planımız var. Unuttun mu," dedi Hüsniye Hanım.

---

Ferat Emen - Hüsniye Hanımın Ağzı | Notos Kitap, Öykü, 122 sayfa, Mayıs 2013.

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder